Türkiye’de Batı’dan ısmarlama kanunlar yuva yıkmaya devam ediyor. Sözde kadını korumak adına çıkarılan kanunlar, en çok onları mağdur ediyor. 18 yaşında, küçükken evlenen ve çocuk sahibi olan 4 bine yakın aile, evlendikten yıllar sonra kamu davası açıldı. 4 bine yakın ailenin yıkıldığı davalarda binlerce kişi resmi nikâhlı karısına tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı. Çelişkilerle dolu ısmarlama kanunla kadınlar, hukukun tecavüzcü dediği kocaları ile hapishanede pembe odalarda görüşebiliyor.
Yuvalar yıkan ve binlerce çocuğu babasız bırakan ısmarlama kanunlar, yıllar sonra birçok aileyi mağdur etti. Çocuğa cinsel istismar suçu adı altında açılan davalardan dolayı 4 bine yakın kişi, karısına tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı. Resmi nikâhla evlenen kadın, ailesinin, kendisinin rızasıyla evlendiğini ve bu evlilikten çocuklarının olduğunu dile getirse de, davadan 8 ila 16 yıla kadar ağır cezalarla karşılaştılar. Skandal kanunun çelişkileri bununla kalmıyor. Kadınlar, hukukun tecavüzcü dediği kocaları ile hapishanede pembe odalarda görüşebiliyor. Hem yok yere “tecavüzcü” damgası vurularak hapis yatan erkekler, hem çocuklarıyla ortada kalan kadınlar yardım bekliyor.
“EV HANIMIYDIM, ŞİMDİ HALI YIKAMAYA GİDİYORUM”
3 çocuk annesi Özlem Doğualp, “2005 yılında eşimle severek isteyerek dini nikâhla evlendim. 2007 yılında ailelerin imzası ile resmi nikâhımız kıyıldı. Çok güzel sürdürdüğümüz bir evliliğimiz, mutlu yuvamız vardı. Bir gün bize bir kâğıt parçası geldi. İçini açıp okuduğumuzda eşime 8 yıl 4 ay hapis cezası verilmişti. 25 Nisan 2017 tarihinde eşim tutuklandı. Kızlarımın her akşam ‘Babam ne zaman gelecek’ sorularına, hep cevapsız kaldım. Eşim ne beni ne çocuklarımızı bir gün üzmedi, kötü davranmadı. Eşim bizi kimseye muhtaç etmedi. Ben ev hanımıydım. Şimdi ben halı yıkamaya, ev temizliğine gidiyorum. Biz bunları hak edecek ne yaptık? Sevdik, yuva kurduk. Eşim, benim tecavüzcüm değil. Ben eşimi seviyorum, bir an evvel bu hatadan dönülmesini sabırla bekliyorum” dedi.
“ÇOCUĞUMU OKULA GÖNDEREMİYORUM”
Eşi Günay Küçük ile beraber babası ve kayınpederinin de tutuklandığını belirten Yeşim Küçük, “Ailelerimiz bize sahip çıktı ve eşimle severek evlendik. 2012 yılında şikâyet edildik ve mahkemeye çıktık. O gün eşim serbest kaldı. 2017’de de bir anda tutukladılar. Eşim uzman çavuş olmuştu. Üç buçuk ay eğitim gördükten sonra Bitlis’e tayini çıkmıştı. Gitmeye hazırlanıyorduk. Bir anda eşim askeriyeden atıldı, bir hafta sonra tutuklandı. Babamla kayınpederimi de rıza gösterdiği için tutukladılar. Bir başıma iki çocuğumla kaldım. Maddi imkânsızlıktan ve dışarıdaki sözlerden dolayı çocuğumu okula gönderemiyorum. Eşim, babam ve kayınpederim, biz yuva kurduk diye tecavüzcülerle beraber cezaevinde kalıyor. Bunca yuva yıkıldı, artık bir şeyler yapılsın” diye konuştu.
“EŞLERİMİZ TECAVÜZCÜLERLE AYNI KEFEYE KONULMASIN”
2010 yılında eşini severek dini nikâhla evlendiğini ve yaşı tutunca da resmi nikâh yaptıklarını belirten Merve Araç, “Dışarıdan yapılan şikâyet üzerine eşim evlendikten yıllar sonra 2015 yılında cezaevine alındı. Eşim cezaevine girdiğinde kızım daha 2 aylıktı. Devletimizin bizi korumak adına verdiği bu ceza çocuğumla beni çok mağdur etti. Çocuğum şu an 3 yaşında ve her gün babasının nerde olduğunu sorarak ağlıyor. Ben kızıma cevap veremiyorum, cevap verecek bir devlet yetkilisi var mı?” diye konuştu.
“BİZİ KORUMAK İÇİN ÇIKAN KANUNLAR BİZİ MAĞDUR ETTİ”
Tutuklu bulunan Nurettin Şentürk’ün eşi Damla Şentürk, “Eşimle erken yaşta sevip evlendik. Eşim 3 senedir cezaevinde. Ben bir başıma ortada kaldım. Biz bu cezaları hak edecek bir şey yapmadık. Sevdik ve evlendik ama gençliğimiz cezaevlerinde çürüyor. İçerde eşimin gençliği çürüyor. Ben tek başıma hayat mücadelesi veriyorum. Benim gibi 4 bine yakın aile var. Eşim 16 sene ceza aldı. Bizi korumak için açtıkları davalar bizi korumuyor, bize zarar veriyor. Tek isteğimiz, çocuklar babasız büyümesin, mağduriyetimiz bir an evvel giderilsin” şeklinde konuştu.
“KADINLARIN BAŞINA BİR ŞEY GELSE, DEVLETİN HANGİ YETKİLİSİ HESAP VERECEK?”
Konuyla alakalı yoğun çalışmaları bulunan yazar Sema Maraşlı, gazetemize konuştu. Eşleri cezaevinde olan kadınlar için “Devletin yüz çevirdiği kadınlar onlar” diyen Maraşlı, “Zina yapmadıkları için, dini nikâhla evlendikleri için cezalandırılıyorlar. Bu kadınlara 18 yaş altında evlendikleri için yapılmayan eziyet kalmadı. Severek evlendikleri eşleri tecavüz suçlaması ile 8 yıldan 16 yıla kadar ağır cezalarla yargılanıp yıllar sonra hapse girdiler. Onlar da çocukları ile yapayalnız kaldılar. Hem babasız çocuk büyütmeye çalışıyorlar hem maddi sıkıntılarla boğuşuyorlar. Devletin verdiği 700 lira kira parası bile değil. Faturalarını ödeyemiyorlar, elektrikleri suları kesiliyor. Devlet bu kadınları yapayalnız bırakarak ne yapmaya çalışıyor? Bu kadınların namusunu kim koruyacak? Bu kadınların başlarına bir şey gelse devletin hangi yetkilisi hesap verecek?” ifadelerini kullandı.
SÖZDE TECAVÜZCÜ AMA ÖZEL ODALARDA GÖRÜŞTÜRÜYORLAR
9 aydır cezaevinde olan Serkan Eraydın’ın eşi Gamze Nur Eraydın, gazetemize yaptığı açıklamada, “Ailelerimizin rızası ve kendi isteğimizle severek evlendik. Düzenli, mutlu bir yuvamız vardı. Evlendikten 7 yıl sonra ceza geldi. Gece 3’te kocamı evden polisler gelip aldı. Eşim 9 aydır cezaevinde. Bir kızım var, kızımla ortada kaldık. Bizim gibi mağdur 4 bine yakın kişi, 9 bin çocuk var. Eşim cezaevinden çıktıktan sonra 7 yıl sicilinde tecavüzcü damgası kalacak, istediği bir yere girip çalışamayacak bile. Bizim kocalarımız tecavüzcü değil. Biz kocalarımızla severek, isteyerek evlendik. 103. maddeden ayrılmak istiyoruz” ifadelerini kullandı. Serkan Eraydın’ın annesi Sevim Eraydın ise, “Madem benim oğlum suçlu, devlet evlenmelerine neden müsaade etti? Oğlumun cezaevine girmesinden dolayı eşim beyin kanaması geçirdi ve felç kaldı. Gelinim, oğlumu cezaevinde ziyaret edebiliyor, madem oğlum suçlu, neden ziyaret ettiriyorlar?” dedi.
“KADINLAR MAĞDUR OLUYOR”
Millî Gazete’ye konuyla alakalı açıklamalarda bulunan Avukat Yurdal Kılıçer, “16-17 yaşında evlilik, bu coğrafyanın tarihsel gerçekliğidir. Bu toprakların binlerce yıllık kültüründe 16-17 yaşında evlilik toplumsal olarak meşru ve ahlaki olarak kabul görmüştür. Toplumsal ve tarihsel olarak meşru olarak kabul edilen bu durumun hukuki olarak suç şeklinde düzenlenmiş olması bir çelişki oluşturmaktadır. Özellikle kadınlar için bu çelişki, bir mağduriyet doğurmaktadır. Yasal durum nedeniyle resmi nikâh kıyamayan kadınlar, hukuki haklarından mahrum kalmaktadır, hukuki güvencelerden yoksun kalmaktadır. Ayrıca toplumsal meşruiyetin doğurduğu kadın ve erkeğin sevgi ve rızaları olan, ailelerinin de muvafakat ettiği fiili evlilik kadının hukuki hak ve güvencelerden mahrum kalmasını, erkeğin de ceza alarak yıllarca cezaevlerinde mahkûm kalması sonucunu doğurmaktadır” dedi.
“ÇÖZÜMLER ÜRETİLEBİLİR”
“Bu evliliklerden doğan çocukların mağduriyeti ise apayrı acı hikâyelere yol açmaktadır” diyen Avukat Yurdal Kılıçer, “Bu nedenlerle, hukuki durumun bu toplumsal meşruiyeti düzenleyici ve denetleyici olarak yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünmekteyim. Akla gelen ilk öneri, bu tarz evliliklerin hukuki statüye kavuşturularak uygun görülecek bir süre boyunca da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın belirli periyotlarda psikolog ve benzeri uzmanlarca titizce hazırlanan raporlarla denetleme ve gözetimi altına alınması, evliliğin bir müddet sonra bu raporlar doğrultusunda evliliğin sağlıklı ilerlediği sonucuna varılırsa hukuki statünün kesinlik kazanması gibi ve benzeri çözümler üretilebilir” ifadelerini kullanarak konunun çözümü için önerilerde bulundu.
Kaynak: Millî Gazete