Mısır’daki insan hakları kuruluşlarından Umut Verici Ses Derneği Başkanı Emine El-Şerife; “Al-i Suud’un vahabi-tekfirci düşünceleri, Arabistan’ın terörist gruplarla samimi ilişkisi olduğunu doğruluyor” dedi.
Emine El-Şerife Fars Haber Ajansı’na verdiği röportajda, Ortadoğu’da uygulanan bütün plan ve komploların arkasında Amerika’nın olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Amerika’da birbiri ardına gelen hükümetler Ortadoğu’daki ülkelerin iç ve dış işlerine müdahale etmenin dışında bütün politikaların kendi menfaatleri ve İsrail’in ve Amerika’nın istekleri doğrultusunda olması için çalışıyorlar.
Şu an bölgedeki birçok ülke Amerika Birleşik Devleti’ne bağlıdır ve Amerika’nın komplo politikalarını bilinçli olarak bölgede uygulamaktadır. Bu ülkeler Amerika’ya bağlı olmayı, halkına ihanet etmeyi, hain ve aşağılanmış bir ülke olmayı kabul eden ülkelerdir.”
El-Şerife, Arabistan ve Katar’ın Suriye ve Mısır’a karşı Siyonist- Amerika plan ve komplolarını uyguladığını belirterek şunları söyledi: “ Suriye’deki terörist gruplara lojistik mali destek sağlanmakta, bu gruplar eğitim görmekte ve Suriye’yi ortadan kaldırma planı da bu doğrultuda takip edilmektedir. Katar’ın Mısır’daki komploları herkes tarafından bilinmektedir ve Suudi Arabistan Mısır ile arkadaş gibi görünse de, perde arkasında Amerika ile işbirliği içinde Mısır’ın durumunu kötüleştirmek ve bu ülkeyi ekonomik krize düşürmek için elinden geleni yapmaktadır.”
El-Şerife, Al-i Suud’un vahabi- tekfirci düşüncesine değinerek şunları söyledi: “ Al-i Suud tarafından kurulan vahabi düşünce, Arabistan ile IŞİD, Nusra Cephesi ve Ensar-ı Beyt- i Mukaddes gibi tekfirci teröristler arasında sağlam ve samimi ilişkiler olduğunu ortaya koymaktadır. Suriye’de terörizmi oluşturan Arabistan’ın kendisiyken, Mısır’da terörle mücadele iddiasında bulunmuştur ve bütün bunlar Al-i Suud’un yıkılmanın eşiğinde olduğu korkusundan kaynaklanmaktadır.”
Emine El-Şerife Ortadoğu’daki terörist gruplar, Amerika ve İsrail’le mücadele hakkında şunları söyledi: “Teröristlerle, onlara bağlı gruplarla ve onları destekleyenlerle mücadele etmenin yolu, Filistin ve Lübnan’daki gibi kahraman direniş gruplarının Siyonizm’in planlarıyla mücadelesinde, milli ve halk kuvvetlerinin yan yana ve aynı safta yer almasıdır.
Hizbullah’ın 2006 yılında Siyonistlere karşı Temmuz savaşında elde ettiği başarılar, bütün bölge halkı ve liderleri için bir ibret dersi olmalıdır. Halk, hak ve hakikatin her zaman meydanda başarı getireceğini ve hatta geç bile olsa onun yerini hiçbir şeyin alamayacağını bilmelidir.
Suriye Ordusu’nun tutumu tamamıyla doğru bir tutumdur. Bu ordu beş yıldır Hizbullah, İran ve Rusya’nın desteği ile düşmanın planlarıyla mücadele etmektedir. Mısır Ordusu da Sana’da terörle mücadele etmektedir ama ülkenin parçalanması ve bölünmesine engel olmak ve zafere ulaşmak için birlik ve beraberliğe ve karanlık bayrağı karşısında aydınlık bayrağını yükselten bütün herkesin koordinasyonuna ve çabasına ihtiyaç vardır.
Nihai zafere ulaşmak için bölge ülkelerinin en kısa zamanda birlik ve beraberlik içinde olması gerekmektedir. Herkes cüzi ihtilafları bir kenara bırakmalıdır. Çünkü biz şu an bir dönüm noktasındayız ve tarih hain ve korkak kişileri affetmez.”
Emine El-Şerife Amerika’nın insan haklarını savunduğu yönündeki iddialara da değinerek şu ifadelerde bulundu: “Özgürlük ve insan haklarını iddia eden bir ülkenin kendisinin ırkçılık ve ülke içerisinde zulümle çatışma halinde olmasına imkân yoktur.
Gözlerimizi Amerika polisinin ırkçı eylemlerine kapatsak ta, Amerika casusluk ajansının ve Pentagon’un bölge ülkelerine ve halkına karşı yürüttüğü savaşa ve radikal terörist gruplara sağladığı desteğe kapatamayız.
Amerika İsrail’in yardımıyla Ortadoğu’yu bölmeye planını oluşturan ülkedir ve sadece uluslara karşı ırkçılığı, baskıyı ve zulmü düşünmektedir.”
NOT: Bu makele yazarın kişisel fikirlerini yansıtmaktadır, anadoluhaber.org’un yayın politikasıyla bağdaşmayan içerikler barındırabilir.