Basiretli bir Müslüman düşmanını ve dostunu iyi tanımalıdır. Samimiyet sadece yeterli değildir. Dikkatli hareket edilmediğinde şeytanların tuzağına düşmek hiç içten bile değildir. Zaman gaflet zamanı değil, uyanık olma zamanıdır. İlahi bir hareket tarzımız, nebevi bir metodumuz, siyasi bir çizgimiz olmalıdır. Müminler kardeşimiz, Müslümanlar dostumuz olmalıdır. Eline kalemi ve kılıcı almak marifet değildir. Bu kalem ve kılıcın sonuçta kime hizmet ettiği önemlidir. Kılıktan kılığa giren şeytanların arkasında namaz kılmakla farz olan vazifemizi yerine getirmiş olmayız. Yalancı, ikiyüzlü, sahtekâr deccalların her yerden kurtçuklar misali ürediği ahir zamanda yaşıyoruz. Bin düşünüp bir karar vermeliyiz. Bazen hızlı bazen de çok itinalı hareket etmeliyiz. Hak ve batıl cephesi insanlık tarihi boyunca mücadele içinde olmuştur. Günümüzde batıl cephesi haktan görünerek insanlığı ifsat etmektedir.
Tarihten ibretler alınarak, bu ışıkla yolumuza devam etmeliyiz. Tarihten dersler çıkarıp aynı acı olayların tekrar tekerrür etmesine fırsat verilmemelidir. Tarihe saplanıp kalanlar dolap beygiri gibi sürekli bir yöne hareket ettiğini sanır ama kısır bir döngü içerisinde hareket eder. Günün konusuna odaklanmadığımızda tarihin derinliklerinde kayboluruz-yolumuzu şaşırırız. Bugün Müslümanların ihtiyaçları neler olduğunu iyi belirlemeliyiz. Tarihte kalmış ve o günün konusu olan ve nispeten bir çözüm yolu bulunmuş meseleleri güncelleştirmemek gerekir. Tüm gayretimiz bu fitne ortamında İslam’ın maslahatını düşünmek olmalıdır. İmam Cafer Sadık(as):“Zamanını iyi bilen kimse, uğursuz ve üzücü olayların saldırısına uğramaz.” diyor. Zamanımızı iyi bilmeliyiz. Hesabımızı doğru yapmalıyız.
Ümmetin akıllı, ferasetli ve faziletli insanlara ihtiyacı var. Sözü altın, gümüş, bakır hatta demir olanların bile susmaması gerekiyor. Zulmü iliklerine kadar hisseden mazlum halklar her türlü iyiliğe muhtaçtır. Zulme sessiz kalmak en büyük günahtır. İstibdatla mücadele Müslümanın en büyük ve öncelikli-birincil görevi olmalıdır. Sessizlik-tepkisizlik müstekbirlerin daha da azmasına neden olur. Zalimden merhamet beklemek en büyük aymazlıktır.
İslam tarihine baktığımızda tefrikanın Müslümanların düşmanları ve onlara hizmet eden münafıklar tarafından çıkarıldığı görülecektir. ‘Rivayet olunur ki, Şemmas b. Kays isminde bir yaşlı Yahudi varmış. Küfrü ve Müslümanlara karşı hiddeti, kini ve çekememezliği pek şiddetliymiş. Bir gün Evs ve Hazreç kabilelerinden bir takım ashab-ı kiram bir mecliste oturmuş konuşurlarken bu Yahudi yanlarından geçmiş, cahiliye zamanında aralarında şiddetli düşmanlık ve hasımlık bulunan bu kimselerin İslâm’dan sonra aralarındaki bu ülfeti, toplanmayı, düzelmeyi ve sevgiyi görünce:
‘’Allah’a yemin ederim ki bunlar böyle toplandıkça, bizim buralarda rahatımız kalmaz.’’ demiş ve yanındaki bir Yahudi delikanlısına:
‘’Haydi şunların yanlarına otur, yevm-i bûâsı (buas günü) ve daha öncekilerini hatırlarına getir ve o zaman söyledikleri şiirlerden bazı parçalarda okuyuver.’’ diye tembih etmişti.’Buas günü’ ise İslâm’dan yüz yirmi sene kadar birbirleriyle düşmanlık ve hasımlık üzere yaşamış olan Evs ve Hazrec kabilelerinin savaş yaptıkları ve Evs’in Hazrec’e galip geldiği son bir gün idi. Delikanlı dediğini yapmış ve derken bir münakaşa kapısı açılmış. İki taraf öğünmeye başlamışlar, nihayet bir çekişme, ağız kavgası olmuş, Evs’ten Evs b Kayzî,Hazrec’den Hübar b. Sahr sıçramışlar, birbirlerine söz atmışlar, birisi diğerine:
‘’İsterseniz bugün yine öyle bir gün yaparız.’’demiş. İki taraf öfkeyle gelmiş:’’ Haydi yaptık, silâh silâh, haydi zahireye, harre meydanına!’’ demişler, sözün kısası Evs kabilesi birbirleriyle, Hazrec de birbirleriyle birleşmişler, o sırada durum Peygamberimize ulaşmış, O da yüce huzurlarında bulunan Muhacir ashabı kiramla birlikte onların yanlarına gelmiş:’’ Ey Müslümanlar topluluğu!.. Allah Allah! Ben aranızda bulunurken de cahiliye davası mı yapıyorsunuz? Cenab-ı Allah sizi İslâm’a hidayet ettikten ve küfürden kurtarıp kerem (cömertlik) ve yardımıyla cahiliyyenin kökünü kestikten ve aranızı bulduktan sonra, yine eski küfre mi dönüyorsunuz?’’ diye nasihat edince, hepsi düştükleri tehlikenin bir şeytan tuzağı olduğunu anlayarak derhal ellerindeki silahlarını bırakmışlar, gözlerinden yaşlar dökerek birbirlerine sarılmışlar, kucaklaşmışlar ve Resulullah’a itaat ederek beraberce gitmişler. Cenab-ı Allah bu şekilde Şemmas’ın fitne ateşini sürdürmüş, bu sebeple hem Ehl-i Kitaba bir öğüt, hem de müminleri onlardan herhangi birine uymaktan yasaklanmak maksadıyla hükmü (98-101 Al-i İmran) ayetleri inmiştir.’(Hak Dini Kur’an Dili Tefsir)
Yahudiler tarihte Müslümanları birbirine düşürmek için ne yaptılarsa aynısını günümüzde de yapmaktalar. Dün Evs ve Hazreç kabilelerine yapmak istediklerini bugün Sunni ve Şii kardeşlerin arasına fitne koyup mezhep savaşı çıkartarak yapmak istiyorlar. Ne hilafet meselesi ne Fedek olayı ne de sahabeler arasındaki kırgınlıklar-anlaşmazlıklar-ihtilaflar günümüzün konusu değildir.
Ali Şeriati şöyle diyor:“Şu anki Şia ve Sünni savaşı, Safevî Şiası ve Emevî Sünniliği savaşı olup İslam ile sömürü ve Müslüman ile siyonist arasındaki savaştan gafil kılmak için çıkarılmıştır. Bu iki savaşın birbirine bağlılığı, bu iki cephenin aynı zamanda ortaya çıkması, dünyadan haberi olan herkesçe açıkça bilinmektedir. “Fedek gasbı”nın (Şii ve Sünni camiasında hala süren bir tartışma konusudur.) diri ve şu anda olan bir olay gibi kışkırtıcı ve olağandışı bir biçimde ortaya getirilmesi, ‘Filistin’in gasbı’nın unutturulması içindir.” (Ali Şiası Safevi Şiasıs, 234)
Sıffin savaşındaki şu olay çok önemlidir:‘’….Arkadaşlarından biri: ’Bu makama herkesten daha lâyık olduğun hâlde seni bu makamdan nasıl alıkoydular? ’diye soruca buyurdu ki
(İmam Ali): ‘’Bu, bir grubun ona hırsla yöneldikleri bir tür tekelciliktir ve bir grup da izzetle ondan vazgeçti, bu konuda HÜKÜM Allah’ındır; dönüş yeri ise KIYAMETTİR. SEN ŞİMDİ SENİ İLGİLENDİRMEYEN ŞEYLE UĞRAŞMA.’’(İmam Hasan’ın Barışı,s.55)
İmam Hamaney ise yukarıdaki İmam Ali’nin buyruğu için şöyle bir açıklama yapıyor:
‘’İmam’ın buyruğunda geçen bu meşhur misalin devamının tercümesi şöyledir: ŞİMDİLİK GÜNÜN KONUSU OLAN MUAVİYE’YLE UĞRAŞ, HERHALUKÂRDA GEÇEN VE BUGÜN DÜŞÜNÜLMEYECEK VE HAKKINDA BİR ŞEY YAPILMAYACAK ŞEYLE DEĞİL. BU EHLİBEYT SÖZÜNDE GÖNÜL SAHİPLERİ İÇİN BÜYÜK VE EĞİTİCİ BİR DERS VAR’’
Günümüzün konusu; Amerika ve İsrail yani Emperyalizm ve Siyonizm’dir. Günümüzün konusu; tekirci akımlar ve onunla mücadeledir. Günümüzün konusu, kukla rejimler-münafıklar ve onların ihanetleridir. Günümüzün konusu; İslam’ın tehlikede olduğudur.