Lübnan Tevhid Hareketi lideri Şeyh Bilal Şaban, Lübnan’da “Ali bin Hüseyin Camii”nin açılışında konuşma yaptı.
Konuşmasına “Allah’ın mescitlerini, yalnızca Allah’a ve ahiret gününe iman edenler onarabilir…” ayetiyle başlayan Şeyh Şaban Allah Rasulünün “Kim Allah için dünyada bir ev inşa ederse Allah da onun için cennette bir ev inşa eder” hadis-i şerifine işaret etti. Mescitlerin hem secde edilen yerler olması, hem de müminleri bir araya getirmesi sebebiyle özel öneme sahip olduğunu ifade eden Şeyh Şaban, ayette de geçtiği üzere “namazlarında huşu sahibi olan müminlerin kurtuluşa erdiğine” dikkat çekti. Şeyh Bilal Şaban, evinde bir köşede namaz kılan ile camide cemaatle kılanın namazı arasında büyük farklar olduğunu vurguladı ve cemaatle namazda “Müminler ancak kardeştir” ilkesi gereği müminler arası yakınlaşmanın sağlandığından söz etti. Şeyh Bilal Şaban namazın olduğu kadar, zekatın, orucun ve haccın da insanlarla kaynaşma boyutunun olduğuna dikkat çekti.
Sözlerinin devamında “Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ve dişiden yarattık ve sizi tanışasınız diye milletlere ve kabilelere ayırdık” ayetine dikkat çeken Şeyh Bilal Şaban, ayette de işaret edildiği üzere kabilelere ve milletlere ayrılmış olmamızın bizi çatışmaya sürüklememesi gerektiğini belirtti. Ayette özellikle “ey insanlar” vurgusunun yapıldığına değinen Şeyh, “imanın gereklilikleri” ve “insan olmanın gerekliliklerinin” birbiriyle bağlantılı ve birbirini etkileyen meseleler olduğuna dikkat çekti.
“Allah’ın mescitlerinde onun adını anmaktan alıkoyan ve mescitleri harap edenden daha zalim kimdir” ayetine de değinen Şeyh Bilal Şaban, bugün bazı mescitlerin insanları bölmek ve birbirine düşürmek amacıyla istihdam edildiğine dikkat çekti. Şeyh Bilal Şaban “Bizim sorumluluğumuz Allah’ın, Rasulünün ve kitabının etrafında bir araya gelmek, “iman ve insan olma projesi” etrafında buluşmaktır. Bu yüzden de anlaşmazlığa düşmemiz ve bölünmemiz asla kabul edilemez. Tarih boyunca “Firavun projesi” “bölünmek ve ayrışmak” temeli üzerine kurulmuştur: “Gerçek şu ki, Firavun büyüklenmiş ve oranın halkını bir takım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınları bırakıyordu.” O da, çağın tüm Firavunları da halkları fırkalara ayırmak için uğraşmış ve başarmışlardır. Amerika bugün Kürtlere, Irak’taki Şiilere, Lübnan’daki Sünnilere kalbini açıyor ve onlara bir devlet kurmak istediğini açıkça dile getiriyor. Ancak şu bir gerçek ki, Amerika’nın amacı bu kişilerin, bu grupların yanında durmak, onlara destek olmak değil! Bölgemizde fitne ateşini körüklemek istiyor. Biz ise küfrün ve küresel emperyalizmin projesine uyup mescitlerimiz bizi birleştirirken siyasi noktalarda anlaşmazlıklara düşüyoruz. Tüm siyasetçiler bizden ayrışmamızı istiyorlar” ifadelerini kullandı.
Şeyh Bilal Şaban sözlerini şöyle sürdürdü: “Öyleyse yapılması gereken belli! Tüm mezhepçiliklerinizi, anlaşmazlıklarınızı bir kenara bırakın! Allah Rasulünün Ehl-i Beyti de, Sahabesi de, Rasulullah (sav) ve tüm peygamberler de bizim öncülerimizdir. Onlar bir araya gelerek bize izzeti armağan etmiş olmalarına rağmen biz onu kaybettik.”
“Bize düşen olduğumuz o hale geri dönmek ve “insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmet olduğumuz” gerçeğini unutmamaktır. Biz bugün gerçekten en hayırlı ümmet miyiz? 1.5 milyar Müslüman, 4 milyon İsraillinin hakkından gelemeyip İsrail’le barışmaya çalışıyor olmasına rağmen mi? Petrol zengini Müslüman ülkelerin varlığına rağmen niçin Müslümanlar ekonomik açıdan en fakir olan taraftalar? Nil’e, Fırat’a, Dicle’ye rağmen ümmet neden susuz kalmış? Yapmamız gereken dayanışma ruhunu güçlendirmektir. Allah Rasulü nasıl Arap’ı, Kürt’ü, Türk’ü, Pers’i, nasıl ki Selman’ı, Bilal, Süheyb’i, Ammar’ı, Ali bin Ebi Bekir’i, Ömer bin Hattab’ı bir araya getirdiyse aynısını yapmaktır.”
Şeyh Şaban sözlerini şöyle tamamladı: “Ya İmam Seccad (ra) gibi aşk ve sevgi ehlinden olursun ya da nefretin ve kinin temsilcilerinden olursun. Eğer ortak noktalar arıyorsan, şunu unutma ki, Rabbimiz de, peygamberimiz de, kıblemiz de, kitabımız da bir! Öyleyse niçin ayrılığa düşelim? Yahudiler bizden daha mı akıllı ki, tüm mezheplerini bir araya getirerek daha güçlü olmak için aynı toprak parçasında birleşmişler! Biz ise anlaşmazlığa düştüğümüz noktaları araştırmaktan öteye gidemiyoruz. Bu yüzden mübarek Ramazan ayının içerisinde olduğumuz şu günlerde, Rasulullah’ın (sav), Ehl-i Beytinin ve sahabesinin iftihar ettiği o ümmeti inşa edebilmek için yapmamız gereken birbirimize karşı anlayışlı olmak, farklı gruplarla, renklerle, mezheplerle bir araya gelmek olmalıdır. Allah Rasulü kıyamet günü anlaşmazlığa düşenlerle, birbirini boğazlayanlarla övünmeyecek; bilakis rükuya ve secdeye sevdalı olanlarla övünecek. Bu yüzden Allah’a bu mescidi bize hayırlı kılması için, ümmeti ayrıştırmak amacıyla akan kanın durması için ve akan bütün kanların Aksa, Kudüs ve Filistin’e akması için dua ediyoruz. İnşallah bu sayede bir gün Kudüs’ün kapılarında ümmetçe “La ilahe illallah, Muhammeden Rasulullah” bayrağını taşıyarak bekliyoruz olacağız…”