Son günlerde Irak ve Suriye’de bu ülkelerin orduları ve halk direniş güçlerinin tekfirci IŞİD terör örgütüne karşı art arda zafer kazanması, korsan rejim israili derinden paniklettiği anlaşılıyor.
Irak ve Suriye orduları ve direniş güçlerinin tekfirci IŞİD terör örgütüne karşı yürüttükleri zorlu savaşta art arda zafer kazanması gerçi bu ülkelerin avare ve mülteci durumuna düşen ve yakınlarını tekfirci IŞİD terör örgütü ve diğer terör örgütlerinin korkunç cinayetlerinde kaybederek acılara boğulan milletleri için mutlu edici haberlerdir, ancak ne var ki IŞİD’in zevali, eli kanlı terör örgütünün hamileri için asla böyle değildir ve bilakis onlar için üzücü ve kaygı verici haberler sayılır.
Son yıllarda tekfirci IŞİD terör örgütünün bölgede üstün konuma geçmesi ile beraber Irak ve Suriye topraklarının parçalanmasına gönül bağlayan siyonist rejim israil şimdi IŞİD’in zevalinden duyduğu kaygıyı açık açık dile getirmeye başladı. Siyonist rejim Başbakanı Benyamin Netahyahu Pazar günü Aşdod liman kentinde yaptığı bir konuşmada “IŞİD gitti, İran geldi, biz buna müsaade etmeyiz” ifadesini kullanarak şöyle dedi: Biz kesinlikle İran ve Hizbullah gibi müttefiklerinin Suriye’de askeri konuşlanmasına karşıyız ve gereken her şeyi yaparız. Biz topraklarımızı savunuruz.
Aslında işgal ettikleri Filistin topraklarını utanmadan kendi toprakları sayan ve zaten şom varlıkları cinayet, işgal ve terör temeline dayanan eli kanlı bir rejimin elebaşılarından bu tür sözleri duymak pek de şaşırtıcı bir durum sayılmaz. Fakat siyonist rejim Başbakanı Netanyahu’nun beyan ettiği kaygının üzerinde düşünmeyi gerektiren konu, tekfirci IŞİD terör örgütünün sergilediği davranışların siyonistlerin yetmiş yıllık işgal boyunca Filistin’de mazlum Filistin milletine karşı sergilediği davranışa ve işlediği katliamlara ve yıkımlara ve kadınları ve çocukları perişan ve avare etmelerine benzemesidir. Bu benzerlik aslında açıkça İslam dünyasında tekfirci IŞİD terör örgütü ve genelde tekfirci terörün Amerika, İngiltere ve korsan rejim israilin ortak ürünü olduğunu ortaya koyuyor. Gerçekte IŞİD ve diğer tekfirci terör örgütlerini Amerika, israil ve Arabistan bölgedeki bazı ülkelerin işbirliği ile kuruldu ve bu zümre kurdukları IŞİD’i ve diğer terör örgütlerini başta direniş cephesini zayıflatmak ve bölge ülkelerini parçalamak olmak üzere şom hedeflerine ulaşmak için kullanmaya başladı.
Ancak şimdi bu projenin hezimete uğradığı gözleniyor. Amerika ve müttefikleri kendilerince çıkarılan krizleri yönetmek ve böylece bölgeye yönelik politikalarındaki zafiyetleri telafi etmek ve bölgede dini ve etnik çatışmaları çıkarmak ve şii-sünni tefrikası yaratmak için bir güce ihtiyacı vardı. Bu senaryonun izlerini siyonist rejim Başbakanı netanyahu’nun Irak ve Suriye gelişmelerine gösterdiği tepkilerde görmek mümkün. Gerçekte israilin IŞİD’in yok olmasından duyduğu kaygının sebebi, israile gönlü rahat bir şekilde bölgeye yönelik hedeflerini izlemek verdiği altın fırsatı kaybetmek yüzündendir. Ama şimdi hiç kuşku yok ki, IŞİD’in dosyası pek yakında dürülecektir ve siyonist rejim şimdiden mazlum Filistin milletine karşı işlediği cinayetlerin hesabını vermeyi düşünmesi gerekir.