Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba, bir süredir konuşulan ve tartışmalara yol açan ‘ucuz et’ projesinin detaylarını anlattı. Fakıbaba, ithal edilen etin sağlıklı olup olmadığı sorusuna, “Mümkün olduğu kadar riski sıfıra indirmek bizim görevimizdir. Arada kaçan olabilir, bu burada da olabilir, yurt dışında da olabilir” yanıtını verdi.
Hürriyet’ten İpek Özbey’in sorularını yanıtlayan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba’nın açıklamalarından bir kısım şöyle:
Öncelik dar gelirli vatandaş, ama büyük eleştiriler var. “Niçin ucuz eti biz üretmiyoruz” deniyor…
Bir kere ben bunun adına ‘ucuz et’ demiyorum, ‘fiyatı ucuzlatılmış et’ diyorum.
Farkı ne?
Ucuz et deyince değersizleştiriyoruz.
Kafalardaki sorulardan biri de şu: Sağlıklı mı, güvenli mi, nasıl bu kadar ucuz?
Biz nasıl bir Türkiyeli olarak insanız? Avrupa’ya gittiğimizde de bize benzeyen insanlar var. Kimi mavi gözlü, kiminin de boyu uzun ama insan. Hayvan da aynıdır. Değişen bir şey yok. Allah korusun; ucuz dediğiniz şey hastalıklı olur anlarım. Ya da dana eti olmaz, o yüzden ucuzdur. O zaman endişelenmeyi anlarım.
Sağlık açısından bir problem yok diyorsunuz, doğru mu?
Benim şüphem yok. Bakın binlerce insanız. Herkes sizin kadar başarılı olabilir mi ya da dürüst. Ben dürüst bir hekimim ama bütün hekimler dürüsttür diyebilir misiniz. Arada dürüst olmayanlar çıkabilir. Ama mümkün olduğu kadar riski sıfıra indirmek bizim görevimizdir. Arada kaçan olabilir, bu burada da olabilir, yurt dışında da olabilir.
Üretici “Ucuz et derken bir daha hiç et yiyemeyebiliriz. İthalat, sektörü bitirecek!” diye şikayetçi. Buna cevabınız ne?
Eğer böyle devam edersek olabilir tabii.
Yani böyle devam etmeyecek…
Bakın bir problem varsa, onun bir acil, bir orta vadede bir de uzun vadede çözümü vardır.
Bu acele neydi o zaman?
Alt gelir grubunun et yemesini sağlamak gerekiyordu. Amaç, piyasada regülasyonu sağlamaktı. Biz bunu yaptık. Ama orta ve uzun vadede planlarımız var.
Madem düşebiliyordu, niçin daha önce düşürülmemiş?
Ben insanların kar etmesine karşı değilim ama her şeyin etik kuralı vardır. Ona uymak gerekir. Demek olabiliyormuş. Belki kasabınız size 50 liradan et veriyor, o sizin tercihiniz. Zaten ben de “Etin hepsini ben karşılayacağım” demiyorum ki. Sadece yüzde 8’ini karşılıyorum. Bu emri de bana Sayın Cumhurbaşkanımız verdi.
Ne dedi?
“Fakıbaba hayırlı olsun, dar gelirli vatandaşım et yesin” dedi. Ben de bunu yapıyorum. Yaptığımız çalışmaların da semeresini aldık. Şu anda ben de, bunu satan insanlar da zarar etmiyor.
Peki ya üretici?
İnek doğum yaptı buzağı oldu. Buzağıyı kasaba götürecek süreç yerli üreticinin işidir. Bu yerli üreticinin fiyatı yem fiyatlarından dolayı yüksektir. Mesela biz kıyma 29, kuşbaşı 35 dediğimiz zaman, Et ve Süt Kurumu’nun yerli üreticiden almış olduğu karkas et fiyatı 23.80 Liraydı. 25 liraya çıkardık, burada regülasyon yaptık. Yarın 26 da olabilir. Bizim amacımız ithalatı devam ettirmek değil. Allah’ın izniyle ithalatı biz önleyeceğiz. Fırsatçılığa karşıyım, ben işimi yaparım. İthalat; Et ve Süt Kurumu ve TMO gibi piyasayı iyi regüle etme araçlarından biridir, kullanmak gerekir. He; amacımı sorarsanız, yerli üreticiyi baş tacı etmektir.