Ortadoğu ve Arap dünyası uzmanı Hasan Hanizade Irak’ın IŞİD terör örgütüne karşı verdiği mücadele ve İran’ın bu mücadeledeki rolünü yorumladı.
IŞİD terör örgütünün Irak ve Suriye başta olmak üzere yaptıkları ve bu terör örgütü ile gelişmeler geçen bir kaç ayda olduğu gibi bugünlerde de gündemdeki yerini koruyor. Ama IŞİD ile mücadelede ABD ve müttefiklerinin propagandasının aksine bu terör örgütü ile mücadelede başarılı olamamalarına rağmen Irak ve Suriye Orduları ve ayrıca özellikle de Irak’taki gönüllü halk birliklerinin son dönemdeki başarılarının ardı arkası kesilmiyor. Diğer yandan da bu başarılarda ister Irak Ordusu ister gönüllü birliklere verdiği yardım ve danışmanlık ile İran’ın da rolünün büyük olduğu söyleniyor.
İran’ın Irak’a IŞİD ile mücadelede nasıl ve ne türlü yardımlarda bulunduğu ile ilgili çeşitli senaryolar söyleniyor ve son günlerde Tuğgeneral Hamid Tagavi’nin Irak’ın Samarra kentinde şehit düşmesi ile birlikte bu konu yeniden gündeme geldi. Bu gelişmeler ile ilgili olarak Ortadoğu ve Arap Dünyası uzmanı ve Mehr Haber Ajansı dış haberler ve yabancı diller servisleri editörü Hasan Hanizade ile bir röportaj gerçekleştirdi. Bu demeç aşşağıdaki gibidir:
Neden İran Irak’ta IŞİD ile mücadelede Irak hükümeti ve gönüllü halk birliklerine yardım etmede her kesten ve her hangi bir ülkeden daha erken davrandı?
IŞİD terör örgütü geçen 6 ay içerisinde Musul, Salahattin ve El Anbar eyaletlerinin bir kısmını ele geçirdikten sonra, Irak Ordusu çeşitli nedenlerden dolayı ve en önemlisi de kendi içinde ve komuta kadrosunda bulunan görüş ayrılıkları nedeni ile IŞİD’e karşı koyamadı ve bu terör örgütü yavaş yavaş başkent Bağdat’ı tehdit etmeye başladı.
Musul ve diğer il ve eyaletlerde binlerce Sünni, Şia, Hıristyan ve İzedi’nin teröristler tarafından, hunharca katl edilmesi ve on binlercesinin de göçe zorlanması Bağdat merkezi hükümetini çok zor durumda bıraktı. Burada ABD hükümeti de yaptığı propagandaya rağmen Eylül 2014’ten giriştiği IŞİD ile mücadelede başarı sağlayamadı ve IŞİD terör ögütü yavaş yavaş Bağdat ve güneydoğu Irak’taki Şii bölgeleri ve Müslümanlar için ister Sünni ister Şia olsun kutsal olan mekanları ve türbeleri tehdit etmeye başladı ve bunlar tehlikeye girdiler.
Bu nedenlerden dolayı Irak’ın yeni hüküeti ve başbakanı Heydar el-Abadi İran’dan yardım talebinde bulundu ve bundan önce de Kürdistan Bölgesel Yönetimi liderleri böylesi bir istekte bulunmuşlardı, özellikle de IŞİD’in en çok etkili olduğu o ilk dönemde ve ilerlemesini hızla sürdürdüğü ilk aylarda ve Erbil’in tehdit edilmesi ile birlikte bu talepler iyice artmıştı.
Bunun için ise İran bu talepleri değerlendirerek ve tabi ki IŞİD terör örgütünün ülkenin batı sınırlarına yaklaşmasını istemeyen İran bu taleplere olumlu yanıt verdi ve ister Irak Ordusu ister Iraklı gönüllü halk birlikleri ve ister Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne olsun yardım etmeye başladı ve zaten de bu yardımlar yerini bularak Irak Ordusu ilk etapta IŞİD’in ilerleyişini durdurdu ve daha sonra ise hatta kaybettiği Felluce, Tel Affer, Samarra ve Tikrit gibi bölgeleri IŞİD’in elinden kurtarmayı başardı ve bu askeri başarılar Irak Ordusu’nun moralini yükselterek daha da başarılı olmasını sağladı.
Ama burada başka önemli bir husus var ve o da Iraklı din adamları yani ister Sünni ve ister Şia olsun krizin boyutunu anlayan Iraklı din adamları ve alimleri IŞİD ile mücadelenin bir farz olduğunu belirttiler ve tabi ki büyük din adamı Ayetullah Ali Sistani’nin fetvası başka bir yere ve öneme sahip ve Ayetullah Sistani’nin fetvası Iraklı gönüllü halk birliklerinin yaranmasında büyük bir rol oynadı. Ve bu fetva ile birlikte 1 milyondan daha fazla Iraklı IŞİD ile mücadele için başvurdu ve gönüllü birlikler için kayıt yaptırdı, diğer yandan ise Iraklı Şia, Sünni, Arap ve ya Kürtler’in işbirliğinin artması Irak halkının IŞİD terör örgütü karşısında daha da güçlü bir şekilde durabilmesine neden oldu.
Sayın Hanizade Iran, Irak merkezi hükümeti ve ya Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne IŞİD ile mücadele konusunda nasıl bir yardımda bulundu? Yani bunlar doğrudan bir yardım mıydı?
İran, gönüllü halk birliklerini kurma ve düzenlemedeki 35 yıllık tecrübesi ve deneyimi ile bu olaylar başladıktan hemen sonra en iyi subaylarını ve gönüllü birliklerin oluşturulmasında usta ve deneyimli olan en iyi komutanlarını Irak’a göndermeye başladı, ve Mukaddes Savunma (İran-Irak Savaşı) döneminde büyük muharibe ve operasyonlarda görev yapmış bu komutanlar 3 aydan kısa bir sürede 100 binlerce kişiden oluşan Iraklı gönüllü savunma birliklerini kurmayı başardılar ve buna ek olarak bu birliklerin eğitimi ve techiz edilmesine de bizzat katkıda bulundular. Burada belirtmemiz gerekiyor ki bu gönüllü birlikler aşşağı yukarı tüm Iraklı gruplara ait hareket ve mezheplerden oluşmaktadırlar ve bu da Irak genelinde bir birlik rüzgarının esmesinede ve yaranmasında büyük katkıda bulundu.