Gasıp ve katil İsrail Rejiminin kuruluşunun 70. Yılında yok olma ihtimali artmışken artık hiç kimse İsrail atına oynamıyor ve akıllarda, acaba Siyonistleri Filistin halkının direnişi ve performansı mı gelecek sahnesinden silecek yoksa bundan da önce rejimin içindeki heterojen toplulukların savaşı mı rejimin sonunu getirecek sorusu yer alıyor.
Qodsna’nın konuyla ilgili haber-analizinde şu görüşlere yer verildi:
Siyonistler, rejimin 70. yılında varlıklarını devam ettirememe tehlikesini daha fazla hissediyor. Siyonist Rejimin, Filistin topraklarına yerleşerek gayri meşru olarak kuruluşunun 70.yıl dönümüne kısa bir zaman kaldı. Bu tarihi, Siyonistler ve destekçileri her yıl bayram olarak kutluyor. Mazlum Filistin halkı ise bunu ‘NEKBE’ (Büyük Felaket) olarak adlandırıyor.
Ancak bu yıl, Siyonistlerin diğer yıllara oranla dikkate değer şekilde bakış açılarının değiştiğine şahit oluyoruz.
Birkaç hafta önce yıldönümü kutlamaları ile ilgili olarak kamuoyuna güven pompalamak için iddialarının tüm boyutlarını dış siyasete dayandıran Siyonist basının söylemlerine bakıldığında ve hatta eski yeni ve görevdeki tüm siyasetçilerin de ifadeleri dikkate alındığında, rejimin hayatî tehlike yaşadığı ortaya çıkmaktadır.
Birçok uzmanın da itiraf ettiği gibi, Siyonist Rejim otuz yıldır değişimler yaşamaktadır. Gerçi 11 Eylül’den sonra yaklaşık 20 yıldır dünyadaki değişikliklerin ve kurulan denklemlerin Siyonist Rejimin menfaati doğrultusunda ilerlemesi için çaba gösterildi. Ama Siyonistlerin yok olma korkusu, farklı alanlarda hatta medyada dahi yer edinerek günden güne artış gösterdi. Öyle ki artık medya bile bu korkuyu alenen gündeme getirmekte.
En azından 70 yıl boyunca dünyadaki müstekbir güçler tüm farklılıklara rağmen Siyonist Rejimi askerî, siyasî, endüstriyel, tarımsal ve teknolojik olarak destekleyerek onunla birliktelik sağlamışlardır. Tüm bu aleni ve sorgusuz sualsiz desteğe karşılık Siyonistler yok olma tehlikesini gündeme getirmişlerdir.
Bu tehlike hissi o kadar kuvvetli bir hal almıştır ki Siyonistler çok geniş bir yelpazeden bu tehdidi ele almışlardır. Elbette dış tehlikeyi biliyorlar ancak rejimin içinden gelen ve rejimi tüketecek olan tehlikeden dolayı büyük bir umutsuzluk içindeler.
Siyonist basının açıklamaları ve incelemelerine bakarsak, Siyonistlerin BDS’yi, direnişin sınıra yaklaşmasını, İran İslam Cumhuriyeti’nin her zaman bir tehdit oluşturan varlığını ve
minik bir esintiyle bile Siyonist yerleşimcilerin yaşadığı şehirlere doğru havalanacak olan Filistinli gençlerin uçurtmalarını rejimlerinin tabutuna çakılacak son çiviler olarak adlandırdıklarına şahit oluyoruz.
İşte “dehşet” olarak adlandırılması gereken bu korku, Avidgor Lieberman gibi Siyonist liderlerin İslam Cumhuriyeti ve direnişin karşısında firarının hız kazanmasına sebebiyet vermiştir.
Bununla beraber bazı analistler en büyük meselenin iç tehditler olduğunu ifade etmişlerdir:
Siyonist Maariv gazetesinin analistlerinden Leor Dayan , rejimin 70.yıl kabusu ile ilgili şöyle yazdı:
Bir zamanlar herkes Mısır ve Suriye gibi bölge ülkelerine karşılık genç İsrail atı üzerine bahse girerdi. Ancak şimdi durum değişti. Gerçi bu yılı kutlamalı ve bayram ilan etmeli ama bazı meseleler bu bayramı acı hale getiriyor. İtiraf etmeliyim ki bugün, kuruluştan 70 yıl sonra İsrail devleti her zamankinden daha fazla çöküşe yaklaşmıştır. Bu sefer sadece harici tehlikelere değil bizzat İsrail’in çöküşünü hazırlayan, dahili tehlikelere de şahidiz.
Bugün İsrail halkının %53’ü, solcu ve demokrasi yanlılarının destekçisi olan yeni İsrail fonunun işleyişini yasaklayan kanunun onaylanmasını istiyor.
İsrail halkının daha da aşırılıkçı olmaya başlamasına dikkat çeken analist şunun da altını çizdi: Bugün iki nesil tükenmek üzeredir; biri İsrail solcuları ve diğeri ise kutup ayıları…
Analist son olarak da; aşırılıkçılar ile özellikle de solcular gibi diğer gruplar arasındaki şiddetli savaşların ve geniş çaplı düşmanlıkların İsrail’i çöküşün eşiğine sürüklediğini hatırlattı.
Bu analizler ışığında şu sorunun hâlâ akıllarda kaldığı söylenebilir; acaba Siyonistleri gelecek sahnesinden Filistin halkının direnişi ve performansı mı silecek yoksa bundan da önce rejimin içindeki heterojen toplulukların savaşı mı?!!