Birleşmiş Milletler, Amerika’nın General Kasım Süleymani’ye düzenlediği suikastı keyfi ve yasadışı olarak nitelendirdi. | Anadolu Haber
Birleşmiş Milletler Özel Raportörü yeni raporunda; Amerika’nın, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’ye düzenlediği suikastın uluslararası hukuku ihlal ettiğini açıkladı.
BM’nin yargısız ve keyfi infazlardan sorumlu özel raportörü Agnes Callamard, raporunu geçen ay Birleşmiş Milletler’e sundu.
Fars Haber 44 sayfalık bu raporun önemli bölümlerini tercüme etti ve ilk kez yayınladı.
İlk kez, Ocak 2020’de, yabancı bir ülkeye ait silahlı bir İHA, üçüncü bir ülkenin topraklarında yabancı bir hükümetin üst düzey yetkilisini hedef aldı – Bu, önemli ve gerginlik çıkaracak bir gelişmedir. General Süleymani’nin hedef alınması ve beraberindekilerin ölümü, uluslararası insan hakları hukukuna göre ABD’nin sorumlu olduğu keyfi bir cinayet eylemidir.
Bu yüzden Süleymani’ye yönelik saldırı, toprakların ötesinde hedefli saldırıların ve cinayetlerin infazında temel bir değişiklik sayılmaktadır. Batı ülkesindeki bir askeri yetkiliye benzer bir saldırı gerçekleştirmenin bir savaş eylemi olarak görülmeyeceğini ve saldırıyı başlatan ülkeye karşı olası askeri, siyasi ve diğer ciddi eylemler başlatmayacağını düşünmek çok zor.
General Süleymani’nin ABD’nin özellikle Irak’taki çıkarlarına acil bir saldırı düzenleme hazırlandığında olduğuna dair bir kanıt yok ki bunu önlemek için derhal harekete geçilmesi gereksin.
General Süleymani’nin Ocak 2020’de hedeflenmiş bir şekildeki suikastı, bir hükümetin kendini savunma bahanesini başka bir ülkedeki bir devlet aktörüne saldırmak için gerekçe olarak kullandığı ilk olaydır.
General Süleymani’nin hedeflenen suikastı bu raporun ek bir analizinde değerlendirilmiştir ve bu raporun bazı kilit noktaları şunlardır:
A. Bu durumda ABD’nin güç kullanımı sadece İran’a değil Irak’a da yöneldi. ABD, Irak’tan izin almadan General Süleymani’yi Irak topraklarında öldürerek Irak’ın toprak bütünlüğünü ihlal etti.
B. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ve ardından İran’ın) 8 Ocak’taki eylemlerini savunmak için öne sürdüğü gerekçeler, acil tehditlere dair herhangi bir kanıt içermiyordu.
C. Bu gerekçeler jus ad bellum (savaş hakkı anlamına gelir) ve jus is bello (meşru savaş) arasındaki ayrımı daha da zayıflatır.
D. Bir hükümet aktörüne yönelik hedefli bir saldırıyı haklı çıkarmak için “bir defalık eylem” teorisini kullanmak, dünyanın herhangi bir yerindeki tüm askerlerin saldırı için meşru bir hedef olabileceği anlamına gelir.
Uluslararası toplum şimdi, hükümetlerin bilindik bir savaş şartları dışında yüksek rütbeli askeri yetkilileri stratejik olarak ortadan kaldırmak olan gerçek bir ihtimalle mücadele etmelidir.
Diğer bir tabirle, General Süleymani’ye yönelik saldırı, 20 yıllık uluslararası hukukun bozulması ve insan haklarının sürekli ve yaygın ihlalleri ışığında gerçekleşti ve bu sadece kaygan bir eğim değil, bir uçurumdur.