Arap birliği genel sekreteri Nebil Arabi, Arap birliğinin tek başına İslam ve Arap aleminin önceliği olan Filistin işgal sorununu çözme gücünden yoksun olduğunu söyledi.
Arap ülkelerindeki yönetimlerin çoğunun Filistin işgal sorununu göz ardı etmeleri ve pasif bir tutum izlemeleri, İslam ve Arap halk kitleleri tarafından kınanmaktadır. Arap birliği Filistin sorunu konusunda Amerika ve Siyonist İsrail rejiminin politikaları doğrultusunda tutarsız siyaset izlemekte ve Filistin halkının kurtuluş mücadelesini göz ardı etmektedir. Irkçı İsrail rejiminin mazlum Filistin halkına karşı sürgün ve soykırım girişimleri acımasızca devam ederken, Arap rejimleri ise, 11 milyon Filistinli Arap ve Müslüman Filistin halkına sahip çıkmaktan kaçınmakta, Siyonist rejimin işgalci ve saldırgan eylemlerini durdurmak için hiçbir girişimde bulunmamaktadır.
Nitekim Filistin topraklarının yüzde 85’i Siyonist göçmen çeteler tarafından işgal edilmiştir. Filistinlilerin yaşadıkları bölgeler arasındaki irtibat biri birinden koparılmıştır. Arap birliği, Beytul-Mukaddes ve Mescid Aksa’nın işgaline ve yıkımına göz yumup, sesiz kalırken, Amerika ve ırkçı İsrail rejiminin Suriye ve Irak’ı parçalama planlarıyla Suriye’deki tekfirci teröristleri desteklemektedir. Arap birliği, Amerika ve Batılı sömürgeci güçlerin telkinleri sonucu, terörist ve gayri meşru İsrail rejimiyle uzlaşma ve Filistin halkının temel hak ve özgürlükleriyle bağımsız devlet kurma hakkını hiçe saymaktadır. Nitekim Suudi krallık rejimi 2002 yılında Beyrut’ta Arap Birliği zirvesine Arap Barış plan’ı sundu. Bu plan’a göre, soykırımcı İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi durumunda 22 Arap ülkesiyle Siyonist rejim ilişkileri normalleşecek, Arap-İsrail çatışması durdurulacak, Filistin halkının kurtuluş savaşı ve intifadası etkisiz hale getirilecek, Arap milletlerinin Filistin halkına verdiği destek sonucu Batı işbirlikçisi Arap rejimlerinin devrilme tehlikesi bertaraf edilecekti.
Suudi krallık rejiminin Arap barış planında ayrıca, BM Güvenlik Konseyi 194 sayılı kararı çerçevesinde Filistinli mülteciler sorununa sözde adil bir çözüm bulunulacak, 1967 sınırlarında kurulacak ve başkenti Doğu Kudüs olacak bağımsız bir Filistin devletinin kurulması sağlanacaktı. Buna göre, Filistin tarafı Yahudi bölgesinin ve Batı Duvarının Ağlama Duvarı kısmının hâkimiyetini İsrail’e devredecek, eski şehrin kalan kısmındaki hâkimiyetini koruyacaktı. Ayrıca kurulacak olan Filistin devleti savunma amaçlı olarak silahlanabilecek, kendi hava sahası ve karasuları olacaktı.
Bunun karşılığında, Arap ülkeleri Arap-İsrail çatışmasını bitmiş kabul edecek ve İsrail ile kapsayıcı bir barış sürecine girecekler İsrail ile normal ilişkiler kuracaklardı. Fakat ırkçı İsrail rejimi, bu sözde Arap barış planını bile kabul etmedi ve 2002 yılından beri Filistin devletinin kuruluşunu engelleyecek şekilde, Filistin topraklarının yüzde 85’ini işgal etme, Gazze Şeridiyle Batı Şeria ve Kudüs ile diğer bölgelerin fiziki ve karasal ilişkilerini koparma planını uyguladı ve bu bölgeler arasında Siyonist Yahudi göçmenlerden oluşan silahlı milis güçlerini yerleştirdi. Terörist İsrail rejimi ayrıca insanlık ayıbı ırk ayırımı duvarını inşa ederek Filistinlilerin yaşadıkları bölgeleri ablukaya alıp, Kudüs’ün Yahudileştirilmesi, Filistinli Arap ve Müslümanları bu kutsal şehirden sürgün edilmesi çalışmalarını hızlandırmış bulunuyor. Amerika ve Bazı gerici Arap rejimleri İslam ve Arap kamuoyu’nu aldatmak ve ırkçı İsrail rejiminin Filistin topraklarının kalan kısmını da işgal etmesini sağlamak amacıyla, Suudi hanedan rejiminin ihanet dolu Arap barış planını bazı değişikliklerle tekrar gündeme getirmeye çalışıyorlar. Arap birliği de Filistin halkının bütün haklarını hiçe sayan Amerika ve Siyonist İsrail rejiminin sözde barış görüşmeleri ve uzlaşmacı planlarını desteklemektedir.
Bu nedenle Filistin halkı başta olmak üzere, Arap milletleri açısından Amerika ve Siyonist rejimin maşasına dönüşen Arap Birliği tamamen itibar ve güvenilirliğini kaybetmiştir.
