Abdulmelik Bedreddin el-Husi: Ramazan ayının son Cuma gününün Dünya Kudüs Günü olarak adlandırılması, Kudüs’ün bir sorumluluk ve Müslüman inancının bir parçası olduğu mesajını veriyor. | Anadolu Haber
Ensarullah Hareketi lideri Abdulmelik Bedreddin el-Husi, Dünya Kudüs Günü vesilesiyle yaptığı konuşmada; “Ramazan ayının son Cuma gününün Dünya Kudüs Günü olarak adlandırılması, Kudüs’ün bir sorumluluk ve Müslüman inancının bir parçası olduğu mesajını veriyor.” açıklamasında bulundu.
El-Mesire’nin haberine göre Abdulmelik Bedreddin el-Husi’nin yaptığı açıklamanın ana satırları şöyle:
“Dünya Kudüs Günü, Filistin davasını önemseyen milletlere kıyam etmeleri çağrısı yapıyor. Çünkü Arap ve İslam ülkeleri hükümetleri düzeyinde, Filistin davasıyla yeterli bir şekilde etkileşime giremediler. Filistin davasından sorumlu hisseden İslam ümmeti milletleridir, çünkü düşmanın varlığı ümmet ve milletler için bir tehlikedir.
Biz İslam Ümmeti olarak, Filistin halkını savunmak ve düşman tehdidine karşı koymak için Allah nezdinde dini bir sorumluluğumuz var.
Batı’nın adımlarına ve Yahudilerin Filistin’e gelişine karşı ümmet tarafından ciddi bir adım atılmadı. İngiliz işgali sırasında Yahudilerin artan tehlikesi ile ümmetin evlatları, hatta Filistin içinde bile istenilen düzeyde tepki vermedi. Bu durum, Siyonizm tehlikesini Filistin için daha da kötüleştirdi.
Arap rejimleri Filistin davasını savunmada başarısız olduklarından beri, halk deneyimi sonucunda zafere giden süreçte gelişmeler oldu. İşgalcilere karşı zafer kazanan Lübnan’daki Hizbullah gibi Gazze Şeridi deneyimi ve peş peşe gelen zaferleri de Filistin meselesine katkı sağlayan faktörler arasında yer aldı.
Hizbullah ve Gazze Şeridi’nin tecrübeleri, zaferlerine rağmen Arap rejimleri tarafından desteklenmedi ve hatta onlara karşı olumsuz tepki verdiler veya bu zaferlere soğuk davrandılar.
İsrail düşmanıyla yüzleşmemizin bir bölümü de, kendi iç durumumuzu iyileştirmek ve ümmetin iç durumunu iyileştirmeye çalışmaktır.
İsrail’den devam eden tehdit, zorluklar karşısında sorumluluğumuzu artırıyor ve bu sorumluluk Filistin veya komşularıyla sınırlı değil, tüm ümmetin sorumluluğundadır.
İsrail düşmanı sadece diğer düşmanlar gibi bir düşman değil, Müslüman ümmeti olan bizlere karşı en büyük düşmanlığa sahip ve en kötü düşmandır.
Siyonist rejim, suçlar ve katliamlar temelinde kurulmuş ve Filistin halkına ve milletine karşı en ağır suçları işlemiştir. Siyonistler bize gerçek bir insan olarak bakmıyorlar ve hatta okullarında çocuklarını bize düşman olarak yetiştiriyorlar.
Uzlaşmacı rejimlerin amacı ümmetin pusulasını Siyonistlere düşmanlıktan uzak tutarak, İran ve ümmetin evlatlarına karşı düşmanlığa çevirmektir. Ancak bu uzlaşmacı Arap rejimleri gerçeğe ve Kuran-ı Kerim’e aykırı bir görüşe sahipler ve yaklaşımlarında yoldan çıkmışlardır.
Siyonistler, nükleer ve en ölümcül silahlara sahipken Müslüman Ümmetini askeri imkanlardan mahrum etmeye çalışıyorlar. İşte bu yüzden İran’a, Yemen halkına, Hizbullah’a ve Filistinli Mücahidlere ve askeri yeteneklerine kızgınlar.
Düşman ne yaparsa yapsın, üç şeye kesinlikle ulaşacağız: Düşmanın yenilgisi ve alaşağı edilmesi; yandaşlarının kaybetmesi; Allah’ın kullarının ve O’na güvenenlerin zaferi.”