Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

El-Ezher Şeyhi: Vahabiliğin Amacı İslam Dinini Yok Etmektir

, , kategorisinde, 22 Kas 2016 - 09:15 tarihinde yayınlandı
El-Ezher Şeyhi: Vahabiliğin Amacı İslam Dinini Yok Etmektir

El-Ezher Üniversitesi Şeyhlerinden olan ve El-Zeytune Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi öğretim üyesi; IŞİD, İslam’ın yok olması için Abdulvahhab’ın yöntemlerini uyguluyor.

El-Ezher Üniversitesi Şeyhlerinden olan ve El-Zeytune Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Tunuslu Muhammed Ali Keyveh Tesnim Habere verdiği röportajda şu açıklamalarda bulundu: Biz şuan uzun bir savaşla karşı karşıyayız ve bu savaşta çeşitli silahlar kullanılmaktadır ve tüm bu silahların en mühimi, düşmanların İslam Ümmetine karşı kullandığı sahte saldırılardır. Biz bu tür silahlarla çeşitli zaman ve mekanlarda karşılaştık ve bunun son örneği Husilerin Mekke’yi füzelerle hedef aldıkları iddiasıdır. (Buradaki amaç Suudi Rejimin Mekkeyi bombalaması ve suçunu Husilerin üzerine atarak Yemenli bu grubu suçlamasıdır.)

Ancak bu dünyada Mekke’yi bombalayacak veya bunu düşünebilecek hiçbir akıl veya mümin bulunamaz, Mekke’nin bombalanması iddiası da düşmanın Müslümanlara karşı kullandığı sahte saldırı iddialarından biridir. Bu sahte saldırıların hedefi, Yemenlilere ve Husilere karşı kamuoyunu kışkırtmak ve yine büyük ihtimalle Suud Hanedanı liderliğindeki koalisyona desteği artırmaktır. Ancak bizler, Beytul Harem’de ve harem’in içinde Suud krallığı askerlerinin açtığı ateşi ve bununla yapılan katliamı unutmuş değiliz.

Şeyh Keyveh daha sonra, Suud Hanedanı’nın petrol dolarlarını kullanarak halkı etki altına almak amacıyla yaptığı psikolojik propagandaya değinerek İslam Ümmetinin şu anki durumu ile ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu: Müslümanlar arasında mezhep ayrılıkları ve anlaşmazlıklar ve Müslümanların birbiriyle çatışması, tüm bunlar sömürgeci güçlerin lehinedir. Öte yandan bizler Batının kendisini geliştirmek için nasıl çabaladığını görüyoruz öyle ki, şuan tek bir bayrakları, ortak bir paraları ve birlikleri (AB) var ancak biz Müslümanlar öyle bir noktaya ulaştık ki Avrupalılar IŞİD için İslam’ın şiddet yönünün göstergesi tabirini kullanıyorlar.

Batılıların iddia ettiklerinin aksine, İslam, bir muhabbet ve hoşgörü dinidir, ben vicdanım karşısında bunu söylüyorum ve ahirette Rabbimin huzurunda cevap vereceğim bu nedenle bunu söylemeliyim ki, İslam bu IŞİD’lilerden uzaktır, bu kişilerin dini yoktur ve bunlar Müslüman değiller çünkü Müslüman, halka diliyle ve yaptıklarıyla zarar vermeyen kişidir. Ancak bu kişiler halka saldırmakta ve onların kafasını kesmekte ve halkın namusunu helal görmektedir, bunları sahip olduğu ne tür bir İslam’dır?

El-Ezher şeyhi sözlerinin devamında, Suriye’deki olaylarla ilgili olarak ve bazı Suudlu IŞİD terör örgütü yöneticilerinin “bizim ve Müslümanların halifesi Muhammed Bin Abdulvahhap (Vahabiliğin kurucusu)’tır.” açıklamasıyla ilgili olarak şu ifadeleri kullandı: Evet gerçek şu ki onlar hiçbir zaman bizim peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.a)’e iman etmediler, hatta Muhammed Bin Abdulvahhap bir konuşmasında Hz. Muhammed (s.a.a)’e hakaret etmiş ve “sopalar, Muhammed Bin Abdullah (s.a.a)’dan daha iyidir, çünkü ben bu bastonu köpekleri uzaklaştırmak ve destek almak amacıyla kullanıyorum ancak Muhammed (s.a.a) hiçbir yarar sağlamamaktadır.” ifadelerini kullanmıştı. Yine Muhammed Bin Abdulvahhap, Hz. Muhammed(s.a.a)’e salavat gönderilmesine karşı çıkmış ve Allah’ın son elçisine salavat gönderenlere hakaretlerde bulunmuştu. Bununla birlikte bugünkü IŞİD’liler ve onlardan öncekiler Abdulvahhab’ın takipçileridirler ve Allah yerine ona tapmaktadırlar ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’e ihanet etmektedirler ve İslam’ın yok olması için Abdulvahhab’ın yöntemlerini uyguluyorlar. Nitekim İngiliz bir yetkili şu açıklamalarda bulunmuştu; İngilizler Abdulvahhab’ı kendilerine çekmekle görevlendirilmişti, onun için İngiliz kadın askerler ve Safiye adında bir kadın asker getirmişlerdi ve ona, Allah’ı unutmaya devam etmesi içinde bulunduğu pislikten kurtulmaması için bir program hazırladılar, bununla birlikte vahabililik necasetler üzerine kurulmuş ve vahabiler mahremlerle ticaret yapmaktadırlar.

Suud Hükumeti vahabidir, Peygamber (s.a a) şöyle buyurmuştur; şeytanların başı bu topraklardan çıkacaktır. İki baş Şeytan, Muslime El-Kezzab ve Muhammed Bin Abdulvahhab’tır, Suud devleti bir kabile devletidir. Suud Hanedanı’nın ataları hacıların yolunu kesiyor ve onların malını ellerinden alıyorlardı, Suud devleti mukaddesatlardan suistifade etmektedir. Onlar masonluk faaliyetlerine izin vermektedirler ve bu Firavun tarafından yapılan uygulamanın aynısıdır. Suud devleti tahtını ve tacını korumak için her türlü cinayeti ve katliamı işlemektedir. Suud Hanedanı Filistin’i İngilizlere sattılar. Suud Hanedanı Arap değildir, onlar aslında şiddet yanlısı bedevilerdir ve ellerinde bulundukları mal ve servetle yönetime sahip olmuşlardır. Suud Hanedanı kendi isteklerinden dolayı tüm mukaddesatları arka plana atmak istiyorlar, onların tek düşündükleri arzularının peşinde koşmaktır.

Tunuslu Din adamı sözlerinin devamında, Suud Hanedanı’nın Tunus ve bu ülkedeki din adamları üzerindeki etkisiyle ilgili şu ifadeleri kullandı: Ben bunu uzak bir ihtimal olarak görmüyorum, onların vahabilik temeline dayanan yapısıyla ilgili bildiğim kadarıyla, bu fikir Tunus kamuoyunda oldukça etki bırakmıştır. Ancak 2011 yılında şeyhler ve din adamları arasında bir anlaşma imzalandı ve Tunuslu din adamlarıyla birlikte Vahabilikte mücadele etmek için bildiri imzaladık, medyada, camilerde ve toplantılarda onlarla mücadele ettik ve halka vahabiliğin tehlikeleriyle ilgili bilgi verdik. Tüm bu çabalar sonuç verdi ve vahabi olan bu fikri yayan kişilerin sayısı azaldı. Şuan bu kişilerin sayısı oldukça azdır ve saklanmaktadırlar. Bu kişiler de Selefilerdir.

Selefilerin bu tanım ve sıfatla İslam’la hiçbir ilişikleri yoktur, peki Selef Salih’in anlamı nedir? Onlar Selef Salih’e uymaktadırlar, acaba bu Şeytan mıdır yoksa Er-Rahman mı? Acaba Firavun Selef Salih günümüz Firavunlarından değil midir? Acaba Ebucehil Selef Salih bu zamanın cahili değil midir, acaba Ebu Leheb, Selef Salih günümüz Ebu Leheb’lerinden değil midir? Kur’an bazı kişiler isim ve soylarıyla zikretmiştir, İmran kızı Meryem gibi, ancak Firavun için hiçbir soy zikredilmemiştir. Bununla birlikte Firavun ta kıyamete dek var olacaktır ancak İmran kızı Meryem bir daha gelmeyecektir, sonuç olarak şunu söylemeliyim ki İslam bu vahabilik fikrinden bıkmış ve usanmıştır.

Haber Editörü : Tüm Yazıları