Filistin’e Dönüş Küresel Hareketi üyesi Abdülmelik Sukara, Tesnim Haber Ajansına verdiği röportajda, bölgenin içinde bulunduğu mevcut durumda Filistin İntifadasına Destek Konferansına ve mevcut şartlarda direnişe desteğin önceliğine değinerek şunları söyledi:
‘Bugün bölgemizde direniş, korkunç bir savaşla karşı karşıyadır ve bu savaş tam anlamıyla bir dünya savaşıdır. Bu savaşa Amerika ve dünya Siyonizm’inin komutanlığı ile NATO ve çeşitli yardımlarla Siyonistlerin uşağı olan Körfez ülkeleri ve Körfez ülkeleri dışındaki Arap kuruluşlar katılmıştır. Bu savaşı, siyasi, mali, ekonomik, medya ve yıpratıcı savaşta yüksek bir güce sahip olan bu düşmanlar yürütüyor ve onlarca yıldır bize karşı savaşıyorlar. Biz de imkanlarımız ve gücümüz dahilinde onlarla mücadele ettiğimizi ve onlara karşı efsanevi bir direniş gösterdiğimizi ve 2000 ve 2006 yıllarında Lübnan’da, 2009, 2012 ve 2014 yıllarında Gazze’de birçok zafer kazandığımızı ilan ediyoruz. Bu yüzden onlar bu savaşın kapsamını Direniş ekseninde daha da genişlettiler ve bugün Suriye, Irak ve Yemen’de şahit olduğumuz savaşların tamamının direniş eksenine karşı yürütülen savaşlar olduğunu görüyoruz. İran İslam Cumhuriyeti’ne karşı uygulanan yaptırımların nedeni de İran’ın yani direnişin müdebbir aklının direnişe olan desteği değil mi? Bu yüzden onlar bu müdebbir aklı ve direnişin destekçisini hedef almak istiyorlar.
Biz bu savaşa gireceğiz. En önemli öncelik bizim kendimize olan güvenimiz ve yolumuzun doğru olduğuna dair inancımızdır. Biz kendimizi savunacağız. Biz hak üzereyiz ve batıl ile mücadele edeceğiz. Onlar yalancıdır ve büyük paralar harcayarak sapkınlık oluşturmaya çalışmaktadır. Küçük savaşlar için yüzlerce milyar dolar harcıyorlar ama biz çok az harcama yapabiliriz. Mali ve askeri imkanlarımız az olmasına rağmen yine de direniş gösterdik ve ayakta durduk. Çünkü biz hakikatin dostları ve bu toprakların sahibiyiz, direniş göstereceğiz ve asla bu toprakları terk etmeyeceğiz. Bu topraklardan göç etmekten Allah bizi korusun. Allah’ın izni ile zafer bizimdir.’
Filistin’e Dönüş Küresel Hareketi Üyesi, bu tip konferanslardan ne gibi beklentilerin olduğu konusunda şu ifadelerde bulundu: ‘Bu konferans en üst düzeyde önemlidir. İlk olarak, konferansın düzenlendiği zaman açısından önemlidir ve bu konferans Amerika’nın yeni Başkanı seçildikten bir ay sonra düzenlenmiştir. Hiç kimse onun programlarının ne olduğunu bilmiyor. Onun ne yapacağını kimse tahmin edemez. Her gün yeni bir siyasi tutum sergiliyor. O direniş ekseninin düşmanıdır ve bu yüzden ılık savaş döneminde beklediğimiz her şey hatta askeri bir çatışma bile olasıdır. Askeri çatışmalar yaşanması mümkündür ama düşman her ne şekilde olursa olsun askeri bir çatışma yaşandığında ağır maliyetler ödeyeceğini bilmektedir. Çünkü Direnişin, İran İslam Cumhuriyeti’nin, Irak’ın, Lübnan’ın, Suriye’nin ve Filistin’in direniş gücünden haberdardır. Bu nedenle konferansın düzenlenme zamanı bu açıdan çok önemlidir. Bu konferansın böyle bir dönemde düzenlenmesi, bizim direniş yoluna devam edeceğimiz ve düşman ne kadar güçlü olursa olsun ve ne kadar çok imkana sahip olursa olsun bu yolu sürdüreceğimiz konusu kendileri için önemli olan kişilere, eğer savaşa girerlerse bizim de savaşa gireceğimiz konusunda açık bir mesajdır.’
Abdülmelik Sukara, İran İslam Cumhuriyeti’nin tecrübesine ve yoluna devam etmesi için Direnişe verdiği öneme değinerek şunları söyledi: ‘Biz hakikatin dostlarıyız ve batıl karşısında hakkı savunuyor ve savaştan korkmuyoruz. Biz, bizi Amerika ve Amerika dışındakileri yenilgiye uğratacak bazı imkanlar, uzmanlıklar ve tecrübeler kazandık. Böyle bir olay yaşandığı zaman farklı bir dünya oluşacaktır. Yeni bir dünya, onların insan haklarını savunduklarını iddia ettikleri yalancı bir dünya değil, hakikatin ve gerçek anlamda insan haklarının dünyası olacaktır. İnsan haklarını savunan bizleriz. Biz zulme uğradık ve onlar zalimdir. Biz kendimizi savunuyoruz. Bu yüzden bu insan haklarının dünyaya mesajı, Muhammed’i iman gerçeği mesajıdır. Görüldüğü gibi, bütün savaşlara, kuşatmalara ve yaptırımlara rağmen, İran İslam Cumhuriyeti’nin 38 yıllık tecrübesinin başarısına şahit olmaktayız. Direniş ve kıyamın ilmi, toplumsal ve ekonomik alanlarda meydana getirdiği inkılap, düşmanları korkuturken dostların şaşkınlığına neden olmuştur. Bu yüzden kazananın biz olduğunu söylüyoruz. Allah’ın izni ile İran İslam Cumhuriyeti’nin mesajı bütün bölgeyi kapsayacaktır.’