Hindistan ve pakistan’ın karşılıklı olarak birbirinin diplomatlarını sınır dışı etmesi, iki ülke arasındaki siyasi krizin gittikçe büyümekte olduğunu gösteriyor.
Pakistan’ın üst düzey diplomatı Mahmut Ahter’in Hindistan’dan sınır dışı edilmesi ardından Pakistan da, Hindistan’ın İslamabad Büyükelçiliğinde görevli bir diplomatını sınır dışı etti.
Daha önce, Pakistanlı diplomatın casusluk faaliyetlerinde bulunduğunu iddia eden Hindistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Vikas Svarup ise Pakistan yönetiminin bu tutumunun kabul edilebilir olmadığını bildirdi.
Pakistan’da 2013 yılında Muhammed Nevaz Şerif’in iktidara geçmesi ve Hindistan’da da Narendara Mudi’nin 2014 yılında başbakanlığa gelmesi ardından iki ülke arasındaki anlaşmazlık ve ihtilaflar da artmış ve taraflar bu süre içinde sürekli olarak birbirlerini suçlamışlardır. Daha önce taraflar yakın ilişki içine girerek Yeni Delhi ve İslamabad’ın mevcut anlaşmazlıkları gidermek ve ilişkilerini geliştirmek yönünde bir irade ortaya koymalarına rağmen söz konusu kişilerin iktidara gelmesiyle ikili ilişkilerin düzeltilmesi yolunda elde edilen tüm kazanımların mevcut siyasetlerle yeniden yok edildiği görülmektedir. Ve şimdi de Siyasi ve Bölgesel çevreler iki ülke diplomatlarının karşılıklı istenmeyen adam ilan edilerek bu ülkelerden sınır dışı edildiklerine tanık oluyorlar. Bu da iki ülke arasındaki krizin en yüksek düzeye çıktığını gösteriyor.
Uzmanlar mevcut durumla ilgili muhtelif fikir beyan etmekteler. Birincisi hem Hindistan ve hem de Pakistan’da aşırı ve radikal grupların, iki ülke arasındaki mevcut sorunların giderilmesine istememekte ve mümkün her yolla iki ülke yetkilileri arasında ihtilafların giderilmesi yönünde irade ortaya konulmasına engel olmaya çalışmaktalar.
İkincisi 1947 yılından beri Hindistan ve Pakistan ilişkilerine gölge düşüren ve bir kabul gibi ortada duran Keşmir meselesi üzerinden bunca zamanın geçmesine rağmen halen iki ülke ilişkilerini olumsuz yönde etkilemekte ve iki ülke arasında ortak bir görüşün sağlanmasına engel olmaya devam etmektedir. Öyle ki son üç buçuk ay içinde Hindistan’ın kontrolündeki Keşmir bölgesinde yaşanan kargaşa olayları ve halk hareketlerinin sindirilmesi iki ülke ilişkilerinin normalleşmesi hakkındaki tüm umutları suya düşürmüş ve ikili ilişkiler yeni bir krize doğru sürüklenmiştir.
Hindistan ve Pakistan ilişkilerini olumsuz etkilene 3. mesele ise terörizm meselesidir. Hindistan gerçi bu meseleyi Keşmir meselesiyle alakadar bilse de her iki ülke de bu terör olayının kurbanı konumundadır ve ortaklaşa ve kararlı bir şekilde bu meseleye çözüm bulmaları gerekmektedir.
Bilindiği üzere son yıllarda terör örgütleri özellikle iki ülke arasındaki anlaşmazlıklar ve görüş farklılıklarından azami surette yararlanmış ve her iki ülkeyi de birbiriyle çatışmaları yönünde kışkırtmış bulunuyorlar. Zira Hindistan’da gerçekleşen her bir terör saldırısı sonrası bir takım kışkırtıcı unsurların da araya girmesi ve adres göstermeleriyle Hindistan hükümeti söz konusu terör olayından Pakistan’ı suçlamış bulunuyor.
İki ülke ilişkilerini olumsuz etkileyen dördüncü neden ise Afganistan meselesidir. Bir zamanlar Afganistan’ı kendi arka bahçesi olarak gören Pakistan şimdi nükleer rakibi Hindistan’ın Afganistan içindeki etkinliği ile karşı karşıya bulunuyor. Buna karşılık Hindistan da Pakistan’ın Afganistan’da vekalet savaşı yola salarak Hindistan’ın bölge ülkeleri ilişkilerine, ve ilerlemesine engel olduğunu belirtiyor. Buna karşılık Pakistan’da Hindistan’ın Afganistan’daki nüfuzunu bahane ederek bu ülkenin Pakistan’ın Beluçistan bölgesindeki ayrımcı, bölücü hareketleri desteklediğini belirtiyor. Pakistan, Hindistan’ı ülke içindeki terör örgütlerini destekleyerek bir iç savaşı çıkarmakla suçluyor.
Her halükarda Hindistan ve Pakistan arasındaki kriz iki ülke ilişkilerini olumsuz yönde etkilediği gibi aynı zamanda bu ülkelerin bölgesel ilişki ve münasebetlerini de olumsuz yönde etkilemektedir.
Pakistan’da düzenlenecek olan SAARC oturumunun Hindistan tarafından boykot edilmesi bu konuyla ilgili olarak dikkate alınması gerekin bir konudur.