Siyonist İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon, 2006 yılında Hizbullah tarafından hezimete uğratıldıklarını kabul etti.
Siyonist İsrail Savunma Bakanı Moşe Yalon “İsrail’in 2. Lübnan Savaşı’nda yaşadığı başarısızlık ve eski Başbakan Ariel Şaron’un Gazze’den tek taraflı olarak geri çekilme planı İsrail’e hem stratejik bakımdan, hem de ulusal güvenlik bakımından büyük zararlara mâl oldu” dedi.
“Kısa Uzun Yol” adlı kitabında, “Bu iki mesele İsrail’in düşmanı olan Suriye, İran İslam Cumhuriyeti, Hizbullah ve Filistin’deki Hamas Hareketi’nin ‘örümcek ağı’ projesine teşebbüs etmelerine yol açtı. Filistin eski Devlet Başkanı Yaser Arafat İsrail’e meydan okumuştu. Arafat’ın ölümü İsrail’e karşı durmalarını engellemedi, bilakis artırdı” diyen Yalon sözlerini şöyle sürdürdü:
“İsrail’in düşmanları İsrail’in askeri bakımdan kendilerinden üstün olduğunun farkındalar… Bu sebeple onlar İsrail’i içeriden bitirme siyasetini kendilerine yöntem edindiler. İsrail’in Gazze’deki durumu onlara bu yöntemle başarılı olabilecekleri izlenimini verdi.
İsrail toplumunun zayıf bir toplum olduğu sonucuna vardılar. İsraillilerin hükümete Araplar konusunda taviz verilmesi için baskı yapması bu düşüncelerini güçlendirdi. İsrail’in düşmanları Arafat’ın yöntemini sürdürerek intihar eylemleri ve füze saldırılarıyla İsrail’e meydan okumayı tercih ettiler. Hasan Nasrallah ve Beşşar Esed İsrail’e baskı yapılması, İsrail’in meşruiyetinin elinden alınması, dolayısıyla da İsrail’in haritadan silinmesi gerektiğini savundular.
İsrail’deki karar mercilerinin bu tehlikeleri bertaraf edebilmek için bir an önce stratejik kararlar almaları gerekiyor. Çünkü İsrail’e düşman olan radikal siyasal İslam düşmanlığını daha da güçlendiriyor.
Oslo Anlaşması da başarısızlıkla sonuçlandı. Aynı şekilde iki devlet iki halk üzerinden bir çözüme gitme düşüncesi de sonuçsuz kaldı. Siyasal İslam’ın Arap ülkelerinde ve özellikle de Filistin’de hâkim güç olması iki devlet-iki halk çözümünü geçersiz kıldı. Filistin’in İslamcılar açısından tarihi olarak önem arz etmesi bu meseleyi onlar için daha da kritikleştirdi. İslami değere sahip olan bu topraklarda tartışmaya uygun bir zemin hazırlanamadı.
Siyonist hareket başladığından bu yana hiçbir Filistin yönetimi İsrail’in varlığını tanımaya hazır olmadı. Yakın gelecekte de iki devlet-iki halk anlayışı üzerine kurulu barış ortamının oluşturulması beklenemiyor.
Diğer yandan Ürdün’le barış sağlanmasının olumlu bir adım olacağını da belirtelim. Askeri İstihbarat Şubesinin Başkanı iken Ürdün’ü ziyaret etmiştim. Orada general rütbesindeki bir görevli bana ‘Nasıl oluyor da Filistinlilere güvenebiliyorsunuz? Onların ne sözleri söz ne de anlaşmaları anlaşma… Filistinlilerle 1970 Eylülünde girdiğimiz savaş sonunda bir anlaşma imzalamıştık. Akşam imzaladığımız anlaşma sabah feshedilmişti’ dedi.”
Yalon ayrıca İsrail’de yaşayan ve sayıları 1.200.000’e ulaşan Filistinli yerleşimcilerle ilişkilerine de değindi: “Onlarla doğrudan anlaşılması gerekiyor. Onlar da yerleşimcilerin haklarına, dini ve kültürel özgürlüklere sahip olacaklar. Fakat asla ulusal haklarını kabul etmiyoruz. İsrail’e bağlı kaldıkları ve İsrail için tehdit oluşturmadıkları sürece ilişkilerimiz iyi bir seyirde ilerleyecektir.”
1967’de işgale uğrayan bölgelerdeki mevcut Filistin Yönetimi’ne değinerek “Onlar bile kontrolleri altındaki bölgelerde dizginleri ellerine alamıyorlar. Böyleyken nasıl olur da onlara devlet olma hakkı tanınabilir” dedi.
Yalon sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim, çocuklarına Filistin uğruna cihad edip şehit olmayı öğreten Filistinlilerle bir barış anlaşması yapmamız mümkün değil. Diğer yanda Filistinli mülteciler meselesi dünya kamuoyunda önemli bir yer tuttu. 66 yıldan beri soruna hiçbir çözüm üretilemedi. İsrail’in hiçbir mültecinin Filistin’e geri dönmesini kabul etmemesi gerekiyor.”(on4haber)