Kahire’deki İran İslam Cumhuriyeti’nin çıkarlarını koruma ofisi, Arap medyasında İmam Hamenei’ne atfedilen asılsız fetvalar hakkında bir bildiri yayınladı.
Arap medyasında İmam Hamenei tarafından bir milyon İranlının Hac ibadetini Kerbela ve diğer mukaddes mekânlarda yerine getirmeleri yönünde bir fetvası bulunduğu hakkında yer alan sahte ve asılsız iddialar üzerine, Kahire’deki İran İslam Cumhuriyeti çıkarlarını koruma ofisi bu iddiaları yalanlayıp, El Ezher kuruluşu tarafından yayınlanan bildiriye ve Mısır medyasında yer alan bazı haberlere tepki göstererek şu ifadelerde bulundu:
“ Böyle bir fetva ne bu yıl, de ne de önceki yıllarda çıkarılmamıştır ve bu konu yalan, uydurma ve iftiradır.”
İran İslam Cumhuriyeti çıkarlarını koruma ofisi Hac ibadetinin İslam’ın şiarlarından biri olduğunu ve Haccın, bu ibadeti yerine getirebilme gücüne sahip olan herkese farz olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“İmam Hüseyin (as)’ın arife gününde ziyaret edilmesi birçok hadis ve rivayette yer almış ve bu ziyaretin çok sevabı olduğu belirtilmiştir ve asırlardır İmam Hüseyin sevenleri her yıl arife günü İmam Hüseyin’in kabrini ziyaret etmektedir.
İran İslam Cumhuriyeti bu yıl İranlı hacıların Hac ibadetini gerçekleştirebilmeleri için gerekli tüm tedbirleri almak adına elinden gelen teknik ve diğer bütün çabaları gösterdi ama maalesef Suudi tarafı bu dini vecibeyi siyasileştirmekte ısrar ederek, tamamen siyasi bir tepkiyle, Haremeyn-i Şerifeyn’e ev sahipliği yapmada tamamen hatalı olmalarına rağmen, bu dini vecibeye siyasi ihtilafları katarak, tatmin edici cevaplar vermek yerine, siyasi ve insafsızca bir bakışla ve medya propagandasıyla İran İslam Cumhuriyeti’ni suçlu göstermeye ve bu konudaki yasal ve uluslararası sorumluluklarından kurtulmaya çalıştı.
Suudilerin yetersizliği, Kâbe’yi ziyaret edenler için Suudiler tarafından oluşturulan güvensiz ortam ve yine Suudilerin sabotajı ve bahaneler üretmesi, İranlı Müslümanların bu yıl Hac merasimine katılamamalarının asıl nedenidir.
Medyanın kamuoyuna olayın gerçeklerini doğru bir şekilde aktarması ve insan haklarını kuruluşlarının da binlerce mazlum ve masum insan karşısındaki sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini hatırlatmaya gerek yoktur.”