Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

İnsan oldukça ilginç ve meçhul bir varlıktır.

, kategorisinde, 27 Nis 2015 - 21:52 tarihinde yayınlandı
İnsan oldukça ilginç ve meçhul bir varlıktır.

İnsan oldukça ilginç ve meçhul bir varlıktır. Hayatının sonuna kadar da kendisini tanımaktan acizdir. İnsan bazen öldürülmek istendiğinde dahi, tağuti bir halde ölmek ister. Nakle göre Mekke müşrikleri öldürüleceklerinde, bazısı o son demde dahi başım vuracak olana şöyle yalvarıyordu: “Ne olur, başımı boynumun ta altından vurun, çünkü ben başımın süngüye takıldığından diğer vurulan başlardan daha uzun ve yüksekte olmasını istiyorum” insanoğlunda bu hastalık, ömrünün sonuna kadar da vardır.

Sizler ‘adam’ olmayı, insan isteyince, öyle hemencecik olacak işlerden sanmayın. İnsan kendisinde var olan yargılama gücüyle iyiyi kötüden ayırt edebilmesine rağmen bazen güzel iş yaptığını sanıyor. Hâlbuki kötü bir iş yapıyor.

Bazen bir ülkede herhangi bir olay vuku buluyor. Bu olayı bir grup insan teyit ediyor ve “bu hadise güzeldir, insanlığın faydasınadır” diyor. Diğer bir grup insan ise bunların mukabilinde kaleme sarılarak başlıyorlar aynı olayı karalamaya. Bütün yazdıklarıyla, konuşma ve çalışmalarıyla bu olayı kötülemeye çalışıyorlar. Neden? Zira bu olay bir grubun menfaatine, diğer gurubunsa zararına olmuştur. Olay, ya dostlarından hâsıl olmuştur veya düşmanlarından. Eğer dostlarından hâsıl olmuşsa güzeldir; her ne olursa olsun. Güzeli dostumuz için istiyoruz, güzel olduğu için değil.

Aynı şekilde adaleti, adalet için istemiyoruz. Adaleti dostlarımız için istiyoruz, bizim karşımızda olan ve bize rakip sayılan kimselere gelince, onların yaptıkları her iyi işi karalamaya çalışıyoruz. Kalemler çekilerek tenkitler başlıyor. Oysa aynı ameli dostlarımı yapınca, onları teyit eden sözler yazılıyor. Zira adaleti, adalet için istemiyorsunuz. Hakkı hak için istemiyorsunuz.

Oysa insan hakkı kendi aleyhinde olsa dahi, sırf hak oluşundan dolayı kabullenmelidir. Ona dost olmalıdır ve onu ikrar etmelidir. Görüş açıklamak isteyen kimseler hakkı, hak için mi veya batıl olanı da batıl olduğundan dolayı mı reddediyorlar?

Hakkı kendileri için istedikleri gibi herhangi bir batıl kendisinden veya dostlarından birinden sadır olunca da buna hak cilvesini vermeye çalışıyorlar. Hak eğer hayali rakiplerinden bile sadır olsa, ona da hemen batıl cilvesini vermeye kalkışıyorlar.

Bu mesele genel bir meseledir ve her yerde caridir. Benden sadır olan bütün işler, “Ben” ölçüt olduğundan dolayı güzeldir. Ama aynı şeyleri düşman yapınca kötüdür. Zira o benim düşmanımdır, her ne kadar yaptığı iş güzel olsa da.

Düşmanın güzel işleri kötü; benim kötü işlerim ise güzeldir. Bu bir hastalıktır. Bu insani hastalığın tedavisi de oldukça zordur. İnsan kendisini tedavi edebilecek kimselere başvurmalı, ruh tabiplerinin ayağına giderek kendisini tedavi etmelidir.

Allah’ı her zaman göz önünde bulundurun! Allah her yerde hazırdır. Sizin diliniz de Allah’ın önündedir. Gözleriniz de Allah’ın huzurundadır. Ve sizin bütün azalarınız O’nun yanındadır, Allah’ın huzurunda.
Allah’a karşı günah işlemeyin. Bugün ülkemizdeki en büyük günah; ihtilaf çıkarmaktır. Nifak çıkarmaktır. En büyük teklif ve rahmet ise bizler için sükûnet ve asayiştir.

Eğer insan dizginlenen bir varlık haline getirilmez de kendi başına buyruk olursa, boş ve faydasız bir yabani ot gibi olur. İnsan gerçek bir terbiye altına alınmadığı takdirde, mevki ve makamı yükseldikçe de ruhsal yönlerden daha fazla düşüş kaydedecek ve maneviyatı ‘büyük şeytan’ olan nefis şeytanının sultası altına girecektir.

Gençler melekût âlemine daha yakın ve nefisleri de daha güçlüdür. Eğer insan yükseldikçe, buna mukabil nefsi ile de mücadele etmez ve gerçek bir terbiye altına alınmazsa, bu yolda yukarıya doğru çıkıp, yaşça büyüdükçe de melekûtu âleminden daha da bir uzaklaşacaktır, zihni bulanacak, yolunu şaşıracaktır. Bundan dolayı terbiye daha küçük yaşlardayken başlamalıdır. İnsan daha çocukken terbiye altına alınmalıdır, insan ömrünün sonuna kadar bir terbiye ediciye muhtaçtır. Her yerde insanlar için terbiye edicilerin bulunması şarttır.

Peygamberler sadece insan nefsinin terbiyesi için gönderildiler. Bütün peygamberler ve sahip oldukları ilahi kitaplar, bilhassa da Kur’anı kerim, insanlığın terbiyesi için gelmiştir. Eğer insan ıslah olursa, âlem ıslah olacaktır. Terbiye olmayan insanlar zararlıdırlar ve bunların topluma vereceği zararı; hiçbir şeytan, hiçbir hayvan ve de hiç bir varlık veremez. Ve terbiye edilmiş bir insan toplum ve insanlık için o kadar faydalıdır ki, hiç bir melek onun kadar faydalı olamaz.

Âlemin esası insanın eğitimi üzerinedir. İnsan bütün âlemlerin özüdür, özetidir.

Haber Editörü : Tüm Yazıları