17 Ağustos 1999 depreminin 19’uncu yıl dönümü yaklaşırken, Mimar Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, megakentte bulunan binalar hakkında önemli açıklamalar yaptı. Prof. Dr. Alp, “İstanbul’daki binaların yüzde 10’u güvenlidir. Yüzde 90’ı depreme dayanıksız” diyerek, yaklaşan tehlikeye işaret etti. / Anadolu Haber
İstanbul’da 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 19 yıl geçti. Büyük depremde, resmî raporlara göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti. Depremin yıl dönümü yaklaşırken, gözler yeniden uzmanlara çevrildi. Mimar Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, İstanbul’da her an deprem tehlikesi olduğunu belirterek, inşa edilecek yapıların güvenilirliğine dikkat çekti. Prof. Dr. Alp, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) verilerine göre, megakentte bulunan 1 milyon 528 bin 782 yapının sorunlarına ve çözüm önerilerine değindi.
“DEPREMDE ÇOK İNSAN ÖLECEK”
“Şehrin kimliğini geri getirmemiz lazım” diyen Prof. Dr. Alp, “Şehirler insanlar gibi yaşayan varlıklar. Türkiye, mimarlık ve şehircilik açısından geri kalmış bir ülke. Afrika ve Asya standartlarıyla aynıyız. İstanbul yakın bir geçmişe kadar ikinci derece deprem bölgesiydi, Hazırlanan bütün yapı standartları, beton şartnameleri daha düşük deprem büyüklüklerine göre hazırlandı. Yapı stoğuna baktığımızda, depreme dayanıksız. Nereden bakarsanız bakın, bir deprem olduğunda, İstanbul’da çok büyük bir yıkım olacak ve çok insan ölecek” ifadelerini kullandı.
“İSTANBUL’DAKİ BİNALARIN YÜZDE 10’U GÜVENLİDİR”
Kentsel dönüşüm tartışmalarına değinen Prof. Dr. Alp, “Kentsel dönüşümün yapılmasını savundum ama kentsel dönüşüm yapıyorum diye buldozeri getir, yık bütün eskiyi; ağaçları kaldır, çeşmeleri yok et, getir beton binalar koy! Bu da sakıncalı. Şehrin belleğini yok ediyorsunuz. Kentsel dönüşümde unutulan veya yapılamayan boyut bu. Bir toplumun ulaştığı medeniyet çizgisi, şehirlerin görüntüsüyle orantılı. Bizde hem şehircilik hem mimarlık kötü. Kimliksiz bir yapılaşma var. Yüzde 70-75’i kaçak olan bir yapılaşmadan ne beklersiniz? Yeni yönetmeliklerle yapılan yapılarda bir sıkıntı yok. İstanbul’daki binaların yüzde 10’u güvenlidir. Yüzde 90’ı depreme dayanıksız” dedi.
“YÜKSEK BİNALARDA YANGINDAN KAÇIŞ ZOR”
Yüksek binaların depreme dayanıklı olup olmadığına ilişkin konuşan Prof. Dr. Alp, “Yüksek yapılar İstanbul’a kimliğini kaybettirdi. Kontrol edemedik. Eski resimlere bir bakarsanız, ne kadar büyük güzellikleri elden kaçırdığımızı göreceksiniz. Ancak bina yüksek diye depremde daha az dayanıklı diyemeyiz. Hesap, malzeme doğruysa, bazen yüksek binalar yıkılmayıp alçaklar yıkılıyor. Ön yargıdan kurtulalım. Deprem olduğunda yüksekte olmak, kaçamayacağını düşünüp aşağı atlamalar olduğu için biz deprem bölgelerinde alçak yapıları tercih ediyoruz. Deprem anında binlerce kutudan doğal gaz sızacağı, binlerce yangın olacağı bize rapor ediliyor. Yüksek binalarda yangından kaçış biraz daha zor olabiliyor” ifadelerini kullandı.
SADECE İSTANBUL’UN DEĞİL, DÜNYANIN SORUNU
Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, “İstanbul’un temel sıkıntısı çok büyümüş olmasından ileri geliyor. Bu sadece İstanbul’un değil, dünyanın bir sorunu. Dünyada 10 milyon nüfusu aşmış Mexico City, Tokyo, Yeni Delhi gibi 20 megakentte benzer sorunlar yaşanıyor. Buralar aşırı kalabalıklaştığı için şehrin alt yapıları, sistemleri, bu kalabalığı taşıyamaz hale geliyor. Gelişmiş kentlerde tersine göç yaşanıyor, gelişmekte olan bir ülke olduğumuz için biz aşırı büyüdük. Temel sorunumuz bu. Diğer bütün sorunlar bundan kaynaklanıyor. Örneğin kanser, hücrelerin aşırı büyümesidir. Şehirler de aşırı büyüdüğü zaman kanserli bir doku olarak bize dönüyor” dedi.
“İSTANBUL’UN PLANINI 20 KURUM YAPIYOR”
Şehir planlarının kağıt üzerinde kaldığını ifade eden Prof. Dr. Alp, “Şehir planlarını 5 yılda bir, her yönetim geldiğinde ‘yeniliyorum’ diyor. Ama ondan sonra sürekli deliniyor. Münferit talepleri oluyor. Belediye bunu geri çeviremiyor. Parsel bazında değişiklikler yapılıyor. Planın ana fikri kayboluyor. İstanbul’un planını yapan 20 ayrı kurum var. Ülkemizde yapılan planlar büyük ölçüde işlevsiz ve kağıt üzerinde kalıyor. İstanbul ‘Ben yaptım, oldu’ zihniyetiyle gelişiyor ve illegal yapılaşma hızla büyüyor. Bunu durduramıyoruz. En sonunda da imar barışı ve affı geliyor ve hepsi yasallaşıyor” dedi.
“İMAR AFFI ÇOK GENİŞ TUTULDU”
İmar barışına karşı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Alp, “Kaçak yapılaşma affedilecekse, niye imar planı yapıyoruz? Yapmayalım. İmar affı, planlamanın tersidir. Fakat mağdurlar da var. Müteahhit dolandırmış, alınmış daire. Tapu, ruhsat, iskan alınamıyor. Ana fikir güzel ama çok geniş tutuldu. Arkeolojik, doğal ve kentsel sit alanları imar barışının dışında tutulmalıydı” dedi.
İŞTE İSTANBUL’UN 4 BÜYÜK SORUNU VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
İstanbul’un 4 büyük sorunu olduğunu kaydeden Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, bunları şöyle sıraladı:
“Birinci sorun, deprem. İstanbul her an büyük bir depremle yerle bir olacağı maalesef uzmanlarca teyit ediliyor. İstanbul’u bu depreme hazırlamamız lazım. Fakat aradan geçen 20 yıldır 1,5 milyona yaklaşan yapısını yenilemek mümkün olamadı. Bu şehrin ve insanların depreme hazırlanması lazım. İstanbul’un ikinci sorunu, ulaşım. İBB’nin ve hükümetin büyük yatırımlarına rağmen ulaşım her geçen gün daha kötü oluyor. Ulaşım sıkıntısının bir başka riski de depremde ulaşılamamazlık. Can kayıplarını iki ile çarpıyor. Depremde yollar kapanıyor, cep telefonlar susuyor, iletişim kesiliyor. Biz 1 kilometre ötede ne olduğunu 2 gün bilemedik. Üçüncüsü olarak, İstanbul’un kuzeyi yapılaşmaya açılmamalı. Kuzey Ormanları yeşil kalmalı. Dördüncüsü, yeni büyük projeler mümkün mertebe getirilmemeli. İstanbul’un dışında; Bursa, İznik gibi yerlerde başka çekim noktaları yaratılmalı.”
Kaynak : DHA