Hicri 247’de Bağdat’ta dünyaya gelen Şark’ın ilim ve tasavvuf önderlerinden İmam-ı Şibli’nin etrafında çok sayıda insan toplanmış, hatta hayranlarının çokluğu dikkat çeker hale bile gelmişti.
Ancak kendisi bu çokluktan fazla etkilenmiyor, bunların ne kadarının gerçek dost olup olmadığını denemeyi bile düşünüyordu. Nitekim bir kır sohbetinde düşündüğü denemeyi de yapmak istedi. Çevresine doluşan dostlarına doğru yanındaki taş topraktan fırlatmaya başladı. Üzerine toz toprak gelenlerden bazıları fazla beklemediler:
– “Mürşidimiz kafayı bozmuş, çekilelim etrafından…” diyerek uzaklaşmaya başladılar. İmam-ı Şibli ise uzaklaşan bu dostlarına şöyle seslendi:
– Nereye benim yetişmemiş dostlarım, nereye? Dediler ki:
– Biz senin dostunuz ama sen de bize taş toprak fırlatıyor, bizi rahatsız ediyorsun!. Şibli tebessüm ederek izah etti durumu:
– Şayet siz olgunlaşmış dost olsaydınız hemen dağılmayı düşünmez, dosttan gelen cefaya vefa gerekir diyerek sebat eder, bir çare arardınız. Demek ki sizler hep iyi gün dostusunuz. Henüz cefaya vefa gösterme sadakati başlamamış sizde.