Lübnan’ın önde gelen Sünni alimlerinden Şeyh Mahir Hammud bu haftaki Cuma hutbesinde ABD’nin yeni başkanı Trump’ın Siyonist oluşuma verdiği desteği ve Kudüs’e büyükelçiliğini taşıma planlanlarını değerlendirdi.
Şeyh Mahir Hammud’un 20 Ocak 2017 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
“ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın İsrail’deki ABD büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşımaya niyetlenmesi aslında Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması anlamına geliyor. Bu da tüm sözde barış planlarının çölde görülen seraptan başka birşey olmadığını gösteriyor. Ve bu tehlikeli adım aslında herşeyden önce Siyonist oluşumun geleceği ve güvenliği üzerinden büyük bir kumar oynanması anlamına geliyor.
28 Eylül 2008 tarihinde Ariel Şaron beraberindeki yardımcılarıyla birlikte Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmek bahanesiyle Aksa’nın avlusuna girmiş, Şaron’un bu adımı Siyonist oluşuma ağır bedeller ödeten intifadanın patlak vermesiyle sonuçlanmıştı. Bu yüzden Trump’ın atacağı böylesi bir adım dünya Müslümanlarına doğrudan meydan okuma anlamına gelmeyecek midir? Trump böyle delice bir adımı hesap edemiyor mu?
Her zaman dediğimiz gibi, Siyonist oluşumu İslami duruşumuz üzerinden değil Siyonist bakış açısı üzerinden okumaya ihtiyacımız var. Bunu yaptığımız takdirde göreceğiz ki, Trump’ın bu adımı aslında Siyonizmin güvenliğini tehdit ediyor. Öte yandan bu adım bölgenin tamamında direniş kültürünü güçlendirecek bir yapıya sahip… Zira direniş kültürü zaten siyonist oluşumla barışın imkansızlığı ve israil’in yok olması esası üzerine kurulu… Bu adımın atılması ile tanımında geçtiği üzere Kudüs’ün Filistin’in başkenti olacağı inancı üzerine kurulu sözde barış ümitleri tamamıyla sona erecek, bu sayede direniş daha çok destek görecektir.
Trump bu siyasetiyle İsrail’i ve siyasetini desteklediğini iddia etse de aslında İsrail’e komplo kurmuş oluyor. Nitekim Trump’ın göreve geldiği şu süreçte en çok konuşulan konuların başında Kudüs’e büyükelçiliğin taşınması ve Necef Çölü’ndeki Ummu’l Hayran köyünün Siyonist oluşum tarafından yıkılması konularının geliyor olması da ayrıca önem arz ediyor. Çünkü Ummu’l Hayran köyü Necef Çölü’nde yer alan, Filistin halkının uğruna mücadele ettiği, İsrail tarafından asla tanınmayan ve defalarca yıkılmış olan bir köy… Yalnızca bir köyün başına bunlar geliyorsa Kudüs’ün hali ne olur!
Bu noktada şu soruları sormamız gerekiyor: Obama ve Clinton Daeş ve Nusra Cephesi’ni ürettiler. Trump ise kendisinin de ifade ettiği gibi ABD’nin bu örgütlere verdiği desteği durduracak. Ancak bir yandan da Siyonist oluşuma verdiği desteği artıracak. Adeta kendisinden önceki ABD başkanlarının kurdukları komploların bedelini ümmetimize ödetmeyi kendisine görev edinmiş gibi… Eğer yöneticilerimiz bu ümmetin meseleleri karşısında ilgili olsalardı bu aşamaya gelmezdik. “Çoban koyuna düşmansa saldırdığı için kurt suçlu değildir!”
Öte yandan Mısır mahkemesinin Tiran ve Sanafir adalarıyla ilgili aldığı kararın yerinde bir karar olduğunu ifade etmek istiyoruz. Tiran ve Sanafir ne kadar küçük ve meskun olunmayan adalar da olsa bu bir ilkeler mücadelesidir. Bu yüzden mahkemenin bu kararı olumlu bir gelişme olarak karşımızda duruyor.
Ayrıca Musul’un ve Suriye’nin terörden kurtulması sebebiyle ümmetimizi tebrik ettiğimizi de ifade etmek istiyoruz.”