Senin adına yıldızlar çizilmiş mezbahanelerde, kanlı haritaların başkenti olmuşsun, kollarından başladılar kıyıma. Yavaş yavaş kestiler bileklerini…… Paramparça oldu yüreğin, insanların, milyonların gözü önünde katlediliyor.
Dünya senin feryadına kapatmış kulaklarını. Yeter! Diye çığlık atan annelerin feryatları duyulmuyor ve bebekler daha doğmadan babasız kaldı. Kız çocukları sokakların da katlediliyor. On iki yaşındaki kız çocukları hangi nedenden dolayı katledildi?……. Kuşlar dahi göç ediyor senden. Dağkapı sahipsiz, camilerin yakıldı riyakârlar tarafından ve terörist dediler sana hem de Ulu camiden yükselen ezan seslerine rağmen. Senin derelerinden kan akarken, tarihin yok edilirken, şen şakrak soytarıların, ayyaş züppelerin, TV programlarındaki çıplak görüntülerden gözünü ayırmayan medya, senin acılarını göstermedi. Ve sen katledilirken, kanının üzerinde pazarlık yaptılar.
Seni kendilerine etiket yapan dalkavuklar; Hani neredeler onlar? Neden ölmüyorlar sen öldükçe? Sen fakirleştikçe, dalkavukların, siyasilerin, aydınların(!), yazarların, çizerlerin daha da zenginleşiyor, daha da güçleniyor. Sana nasıl bir tuzak kurdular? Ne haldesin Diyarbekir?
…………………………………………….
Biz biliyoruz ve inanıyoruz ki bu zulüm girdabından, bu fitne tufanından, tarihte eşi ve benzeri görülmemiş karanlıktan, Allah’ın (cc) yardımıyla, alnının akıyla çıkacaksın.
İman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah’ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra öçlerini alanlar müstesna. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılapla yıkılacaklarını yakında anlayacaklardır. (ŞUARA – 227)
MAHİR ARAS’ın NE HALDESİN DİYARBEKİR? yazısından alıntı