Yaratılış âlemi tek yönlüdür ve insanoğlunun yaptığı materyaller gibi iyi ve kötü yönlü olarak ikiye ayrılmaz. Yüce Allah, varlık âlemini hak üzere yaratmıştır ve onda batıla yer yoktur. Yani yaratılış âlemi batılı kabul etmez, barındırmaz. Bu yüzden yapılan her batıl ve yanlış iş dönüp sahibini bulur.
İsra suresinin yirminci ayetinde şöyle buyurmuştur: “Hepsine; onlara da bunlara da (dünyayı isteyenlere de ahireti isteyenlere de) Rabbinin bağışıyla yardım ulaştırırız. Rabbinin bağışı asla kısıtlı değildir.” Yüce Allah bu ayette hem günah ehli olanlara hem de sevap işlerle meşgul olanlara yardım edeceğini belirtmektedir. Ancak buradaki yardımdan maksat ilahi yardım değil, insanların sınanması için gerekli olan dünyevi yardımdır. Yani eğer biri faiz almak istiyorsa Allah onun önünü kesmez ve para kazanmasını engellemez. Aksine ona para ve güç verir. Bunlarla onu imtihan eder.
Fecr suresinde de buna benzer ifadeler yer almıştır. Orada da insanoğlunun çeşitli imtihanlarla sınandığını şu şekilde beyan etmiştir: Ama insan, Rabbi kendisini imtihan edip de ona ikramda bulunduğunda ve nimet verdiğinde, “Rabbim bana ikram etti” der. Fakat kendisini imtihan edip de rızkını daralttığında, “Rabbim beni aşağıladı” der. Bu ayetlerin gereği olarak eğer biri sağlıklı ise bunu bir imtihan olarak görmelidir. Eğer hasta ise bunu bir imtihan olarak görmeli, eğer zengin ve nimet sahibi ise bunu da bir imtihan vesilesi saymalıdır. Fakir durumdaysa bu da onun için bir imtihandır.
Bu yüzden ayetlerin devamında şöyle buyurmuştur: Hayır; (asla insanın sandığı gibi dünyada nimet sahibi olması onun izzetine ve darlığa düşmesi ise onun zilletine delil değildir). Nasıl servet sizin izzetinize delil sayılabilir ki siz yetime ikramda bulunmuyorsunuz.
Ayetlerden net şekilde anlaşılıyor ki insanın içinde bulunduğu her durum ve ahval onun imtihanıdır.