Lübnan’ın önde gelen Sünni âlimlerinden Sayda şehri Kudüs Camii imamı Şeyh Mahir Hammud, 30 Ocak tarihli Cuma hutbesinde Lübnan direnişinin(Hizbullah’ın) ortaya koyduğu başarılardan rahatsız olan, savaş kararını ancak devletin alabileceğinden söz eden taraflara hitaben konuştu. Şeyh Hammud “Direniş yenilgi defterini kapatmıştır” dedi.
Şeyh Mahir Hammud’un 30 Ocak 2015 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
“Bugün birileri savaş ya da barış kararını direnişin(Hizbullah’ın) almasının uygun olmayacağını, bu kararın devlet, hükümet veya halkı temsil edenler tarafından alınması gerektiğini, böylece herkesin de başlarına gelenlerin sorumluluğunu üstlenebileceğini söylüyorlar. Fakat ne yazık ki, bugün bunu söyleyenler Lübnan’ın maruz bırakıldığı bölünmenin önüne geçmek için elle tutulur hiçbir şey yapamadılar. Ya da ülkedeki mevcut iç sorunlara çözüm üretmek için ortak bir karara varamadılar.
Eğer küçük meselelere dahi çözüm geliştirilemiyorsa, eğer küçük meselelerde bile ortak bir karara varılamıyorsa böyle bir siyasi yapının savaş ya da barış kararını alması ne kadar doğrudur? Eğer mesele Lübnan halkının görüşünü almaksa, buyrun; referandum düzenlensin ve Lübnan halkının konuyla ilgili görüşleri alınsın.
Direniş, en iyi hükümet bile olsa eğer hükümetin kararına boyun eğerse rolünü yitirir, değerini kaybeder.
Direnişe(Hizbullah’ın) yöneltilen ithamlardan biri de direnişin İran’ın hesabına çalıştığı, bu yüzden konunun tamamıyla İran’ın nükleer krizine çözüm üretilmesiyle ilgili olduğu iddiası… Bu suçlamayı yapanlar meselenin aslında söylenilenin tam aksi olduğunun farkındalar… İran, Velayet-i Fakih’ten nükleer servetine ve maddi gücüne kadar tüm imkânlarını direnişin hizmetine sunmuştur. Çünkü İran’daki anlayışa göre İran’ın varlığı İsrail’in yok olması düşüncesine bağlıdır. Eğer bu yönde gerekli adımlar atılmaz ve çaba sarf edilmezse “Velayet-i Fakih” de değerini yitirecektir.
Bu anlamda Fransa’daki direnişe de dikkat çekmek gerekir. Fransa’daki direnişin lideri Charles de Gaulle İngiltere’nin başkenti Londra’da Fransa’daki direnişi kontrol edeceği bir merkez kurduğunda Fransız direnişi kimliğini yitirmiş miydi?
Ayrıca direnişe mezhebi anlamda suçlama yöneltildiğini de görüyoruz. Bu konuyu defalarca konuştuk. Tekrardan ifade edelim: Eğer İran’ın –iddia ettiğiniz gibi- kontrolü ele geçirmesine engel olmak istiyorsanız direnişi destekleyin ve Filistin davasına sahip çıkın. Gerekli maddi desteği sağlayın. O zaman İran da “fikirlerini yayma gücü”nü kaybedecektir. İran’a karşı koymak istiyorsanız bunu Amerika’yla bağlantılarınızı güçlendirerek ya da batının komplocu projelerine arka çıkarak sağlayamazsınız. Çok istiyorsanız direnişi gerçekten destek vererek İran’la rekabet edin.
Direniş 20 yıldan daha uzun bir süredir uluslararası komploları alt ederek, Arap devletlerinin ihanetine meydan okuyarak, Filistin’de ve Lübnan’da ardı ardına zaferler kazanarak yenilgi defterinin kapandığını ve zafer devrinin başladığını ortaya koydu. Birçok kişi direnişin çok uzun süre ayakta kalmayacağını iddia etti. Bazı Arap hükümetleri, direnişe karşı Amerika ve İsrail’le birlikte hareket ettiler. Bu gayretlerin hiçbiri direnişin gücünü kaybetmesine yol açmadı, bilakis gücüne güç kattı. Bugün herkesin bunu görmesi gerekiyor. Ümmet için bugün en doğru yol direnişin yoludur. Direnişe hiçbir temele dayanmaksızın suçlamalarda bulunanlar hakikati inkâr edenler ve menfaatlerine göre davrananlardır.
Biz direnişin bu son zaferinin ardından herkesi gururunu bir kenara bırakıp dosdoğru olan bu yola katılmaya çağırıyoruz. Direnişin bu şanlı yürüyüşü onların kurduğu tuzaklardan, komplolardan etkilenmeden Allah’ın vaadi gelinceye ve müminler Allah’ın yardımıyla feraha erişinceye dek devam edecektir.”
islamianaliz