Lübnanlı Sünni âlim Şeyh Mahir Hammud bu haftaki Cuma hutbesinde İslam’ın maruz kaldığı “terör” suçlamasına işaret ederek sorunun “uygulamada hatalı olmak, heva ve hevese göre değişiklikler yapmak” olduğunu söyledi.
Şeyh Mahir Hammud’un 24 Temmuz 2015 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
“Bugünlerde İslam’ı suçlayan, bölgedeki ayrılıkların ve Müslümanların arasındaki bölünmenin temel sebebinin “İslam” olduğunu ifade eden çeşitli makaleler kaleme alındı. Çok sayıda kişi IŞİD’in ve benzeri grupların İslam adı altında işlediği terörün İslam kültürünün bir neticesi olduğunu iddia etti. Çok sayıda kişi terörü engellemek için askeri harekât düzenlemektense dini naslar üzerinde reform yapmaktan söz eder oldu. Bu yorumların bazı doğru yanları olmakla birlikte biz bu sözlerin batıl söylemler olduğunu ifade etmek istiyoruz.
Çünkü sorun İslam’da değil İslam’ın gerektiği gibi uygulanamamasında… Sorun İslami nasların parçalanıp içlerinden siyasi hedeflere, heva ve heveslerine dâhil olmayan tarafların çıkartılmasında… Sorun dini nasların yöneticilerin veya yönetimlerin çıkarlarıyla çatıştığı yerde göz ardı edilmesinde…
Birileri bir taraftan Suriye’de masum sivillerin öldürülmesine karşı çıkarken bir yandan Yemen’de sivillerin öldürülmesini, toplu yaşam alanlarının bombalanmasını sözde Arapların güvenliği açısından gerekli görüyorsa bu kişiler İslam’ın ilkelerini mi ayakta tutmuş oluyorlar?
Benzeri şekilde Müslümanların eğlence uğruna israflar yaptığını duyuyoruz. Suud kralı Fransa’ya yaptığı son ziyaretinde eğlence ve gezileri için çok fahiş fiyatlarda harcamalar yapmış. Ancak aynı Suud, krizin müsebbibi kendileri olmasına rağmen Suriyeli mültecilere yapılacak tek bir yardımı dahi yasaklama hakkını kendisinde bulabiliyor. Bir yandan Suriye’ye, Yemen’e saldırılar düzenlerken bir yandan da Suud vatandaşını sahip olduğu haklarından engelleyebiliyor.
İsrafla ilgili ayet aslında gayet açıkça durumu ortaya koyuyor: “İsraf edenler şeytanların kardeşleri oldular. Şeytan ise Rabbine karşı nankördür.” (İsra:27) İşte İslam adı altında yaşanan yıkım ve ölümler tam da bu israfın bir yansıması…
Önem arz eden bir başka meseleye daha değinmemiz gerekiyor. Bazıları kahramanlıklara imza atan, İslam’ın izzetini, şerefini yükseltenlerin Şiiler olduğunu, Sünnilerin ise terörü, aşırılığı piyasaya süren, Batı’yla anlaşmalar yapan tarafı temsil ettiğini söylüyorlar. Bu maalesef son 40 yılın gözlemlenmesi sonucunda verilmiş bir yargı ve tarih bunun böyle olmadığını gözler önüne seriyor. Kahramanlıklara imza atan, işgalci emperyalistlere, en başta da işgalci İsrail’e karşı cihadı emreden ancak ve ancak İslam’ın kendisidir. Bazıları bu emri yerine getirir, bazıları ise önemsemez. Bazıları direniş için, nükleer üretim hakkını kazanmak için, teknolojik ve bilimsel gelişmeler için ellerinden gelen her türlü imkânı seferber ederken, bazıları da fesada, bozgunculuğa harcama yapar. Bu durumun dinle, dini naslarla kesinlikle bir ilgisi yok. Bazıları dini nasları uygularken bazıları uygulamaz, hepsi bu… Bütün bunlar tek bir ayette özetleniyor aslında: “Ey iman edenler! Niçin yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz?” (Saf:2)”