Edinilen belgeler, Al-i Suud’un hac organizasyonunun yönetimindeki ve hacıların can güvenliğini sağlamadaki yetersizliğini göstermekle birlikte, Hac ibadetinin, siyasi hedeflerine ulaşmak, bölgede ve dünyada Vahhabi zihniyetini yaymak için Al-i Suud’un petrolden sonra elinde bulundurduğu diğer bir araç olduğunu gösteriyor.
Mina faciasının birinci yıldönümünün birkaç hafta öncesinde ele geçirilen ve şu an üzerinde incelemelerde bulunulan ve aslında Arabistan Sağlık Bakanlığıyla ilgili olan bazı belgeleri ortaya çıkarıldı.
Bu belgeler Mina faciası da dâhil olmak üzere son on yılda hayatını kaybeden hacılarla ilgilidir.
Al-i Suud 93 yıldır Hac yönetimini elinde bulundurmaktadır. Yani Al-i Suud’un kurucusu Abdülaziz, 93 yıl önce kılıç zoruyla kutsal toprakları ele geçirmiş ve Müslümanlara ve Hicazlılara verdiği sözleri ayakaltına almıştır.
Mina, Hac tarihindeki en büyük facialardan biridir
Mina faciası Hac tarihindeki en büyük facialardan biridir ve Suudi yetkililer başta geçen yıl olmak üzere önceki yıllarda, sürekli olarak Hac organizasyonu yönetimindeki yetersizliklerini gizlemeye çalışmıştır.
Mina faciası sonrasında en fazla kayıp veren ülke olarak İran’ın ve diğer İslam ülkelerinin tepkilerine şahit olduk ve Suudi yetkililerin davranışlarını da gördük. Suudi yetkililer resmi olarak Mina faciasında hayatını kaybedenlerin sayısının sadece 769 kişi ve yaralananların sayısının da 694 kişi olduğunu açıkladılar.
Suudi yetkiler bu tutum ve davranışlarıyla birlikte, İran ve bazı diğer ülkelerdeki tüm hacıların girişine engel olmak için bu yıl bu ülkeler için Hac kotasını azaltarak sabotajda bulundular. Arabistan manidar bir şekilde Kumeyl Duasının okunmasına karşı çıkıyor ve özellikle Siyonist Rejim olmak üzere müşriklerden beri (uzak) olunduğunun açıklanmasına tahammül edemiyor. Müstekbirlerin ve dünya Siyonistlerinin hoşnutluğunu kazanmak için İran, Suriye, Yemen ve Lübnan gibi bazı ülkelerin hacılarının Hac ziyaretinde bulunmasına engel oluyor.
Arabistan Mina konusunda gerçek bir araştırma yapılmasından korkuyor
Bu gün Mina faciasının üzerinden bir yıl geçti ama Arabistan olayla ilgili araştırma yapılması hakkında verdiği sözü tutmadı ve hatta bu olaydaki sorumluluğunu bile kabul etmedi ve Müslümanlardan özür bile dilemedi. Dünyanın çeşitli ülkelerinden yüzlerce aile, hala yakınlarının akıbetleri ve Mina faciasının gerçeğinin ortaya çıkmasının beklentisi içerisindeler.
Olayın en ilginç taraflarından biri de, Arabistan’ın hayatını kaybeden hacıların ailelerinden izin bile almadan, hızla bu kişileri bilinmeyen bölgelere defnetmeleridir. Belki de bu şekilde bu konu hakkında cevap vermekten kurtulacaklarını zannetmişlerdir.
Sorumluluklarını kabul etmek yerine başkalarını suçladılar
Suudi yetkililer olayla ilgili sorumluklarını ve suçlarını kabul edip, özür dileme şansları varken, olayın vahşetini öyle bir boyuta taşıdılar ki, hatta utanmadan bu olaydan başkalarını sorumlu tuttular ve başkalarını suçladılar.
Daha Mina faciasının üzerinden bir hafta geçmişti ki, Salman Bin Abdülaziz, Suudi Veliahdı Muhammed Bin Nayif’e bir mesaj göndererek, Muhammed Bin Nayif’i Hac merasimindeki başarılı organizasyonundan dolayı kutladı.
Hac Bakanlığı yetkililerinden hatta bir kişi bile değişmedi
Riyad ile ortak menfaatleri bulunduğu bahanesiyle daha çok Arabistan’ın baskısı altındaki bazı ülkelerdeki şüpheli sessizlik dikkate alınarak, Arabistan’ın Hac Bakanlığı yetkililerinden bir kişiyi bile değiştirmediği unutulmamalıdır. Mescid-i Haram’da yaşanan vinç kazasından birkaç gün sonra da Mina faciasının yaşanmasına rağmen, Bender Bin Muhammed Hicar, bu güne kadar Suudi Hac Bakanlığının başındaydı.
Arabistan, Mescid’i Haram’ı genişletme projesinin müteahhitliğini yapan ve vinç kazasından da sorumlu olan Bin Ladin grubunu yargılamak ve cezalandırmak yerine, yeni projelerini de bu inşaat şirketine verdi.
Arabistan hayatını kaybedenlerin ailelerine tazminat ödemedi
Arabistan şimdiye kadar bu facialarda hayatını kaybedenlerin yakınlarına tazminat ödemekten, yaşanan olaylardaki ihmalini ve yönetimdeki yetersizliğini kabul etmekten kaçındı ve faciada hayatını kaybedenlerin mezarlarının belirlenmesi ve Mina faciasının gerçeğinin ortaya çıkmasını engelledi. Çünkü zamanla Müslümanların bu faciayı unutmasını ümit ediyor.
Lübnan’ın el-Ahbar Gazetesi Suudilerin Hac ve Umre İdaresinin belgelerine ulaştığını ve bu belgeleri internet sayfasında yayınlayacağını açıkladı ve şunları yazdı: ‘ Bu belgeler Arabistan’ın Hac ve Umre yönetimindeki yetersizliğini göstermekte ve geçen yıllarda hac ve umre dönemlerinde yaşanan olaylar ve facialarda Arabistan’ın şeffaf olmadığını ortaya koymaktadır.’
Bu belgelerde 2003 yılından 2016 yılına kadar hayatını kaybeden hacıların ülkelerine, isimlerine, yaşlarına ve vefat tarihlerine kadar her şey yazmaktadır.
3 bin 121 sayfalık bu belgelerde yer alan bilgilere göre, 90 bin 267 hacı ve umre ziyaretinde bulunan kişi mukaddes topraklarda hayatını kaybetmiştir ve bu süre zarfında yaşanan en büyük faciada geçen yılki Mina faciasıdır.
Son yıllarda Al-i Suud’un stratejisi yalan ve örtbas etmektir
Bu belgeler, Al-i Suud’un İslam kamuoyuna sadece Mina faciası konusunda değil, yıllardır yalan söylediğini ortaya koymaktadır ve yalan ve gizlilik son on yıldır yetersizliğini ve başarısızlığını örtbas etmek, Hac organizasyonunun yönetimini elinde tutabilmek ve petrol gibi Hacdan da dünyadaki siyasi rolünü arttırma hedeflerinde yararlanmak için Al-i Suud’un politikası haline gelmiştir.
Arabistan Mina faciasında hayatını kaybedenlerin sayısını sadece 769 kişi olarak açıklamıştır ama dünya haberleri bu sayının 2222’ye kadar ulaştığını belirtmişlerdir.
Arabistan Hac ibadetini dini meşruiyet kazanmak için suiistimal etmektedir
İslam ülkelerinin gündeminde Al-i Suud’un Haremeyn-i Şerifeyn’i yönetmede ve hacıların güvenliğini sağlamada yetersiz olduğu yönünde birçok soru bulunurken, Suudiler Haremeyn-i Şerifeyn sorumluluklarını dini meşruiyet kazanmak, çeşitli İslam bölgelerinde tekfirci Vahhabi düşünceyi yayma faaliyetlerinin ve siyasi komplolarının üzerini örtmek için suiistimal etmektedir.
Ama asıl soru, bu durumun daha ne kadar devam edeceği ve İslam ülkelerinin Hac organizasyonunu yönetmedeki yetersiz bu idarenin görevine ne zaman son vereceğidir.
Konuyla ilgili olarak Birleşmiş Milletler Sözcüsü Stephane Dujarric, “bu yıl Hac merasimi huzurlu ve güvenli bir ortamda gerçekleşecek ve hiçbir olay yaşanmayacak” diyerek iyimser ifadelerde bulunmuştur.