Afganistan’ın başkenti Kabil’de Camiye düzenlenen bombalı saldırı sonucu polis ve sivil dahil 14 kişi hayatını kaybetti. Bu saldırı iç ve bölgesel tepkilere yol açtı.
Terör örgütü IŞİD’in Afganistan’da ortaya çıktığı son 3 yılda, bu ülkede camiler başta olmak üzere kutsal ve mezhebi mekanlara saldırı başlamıştır.
Onlarca yıl savaş ve çatışmalara rağmen Afganistan’da hiçbir zaman mezhep savaşı olmamış ve Şiiler ile Sünniler, etnik köken anlaşmazlıklara rağmen bir arada müşterek düşmana karşı mücadele vermişlerdir. Ancak günümüzde Afganistan’da mezhep savaşı çıkarmak ve bu ülkeyi yeni bir iç savaş aşamasına sürüklemek için organize ve planlı hareket ve girişimler yaşanmaktadır. Bölgedeki mezhepçiliğin kaynağı ise, Pakistan’daki mezhebi okullar ve 60’lı yıllarda Suudi Arabistan’ın dev sermayesiyle 20 bini aşkın okul açan Vahhabilerin faaliyetidir.
Bu okullarda ağırlıklı olarak, mezhepçilik dersi veriliyor ve Pakistan’daki terörist gruplar bu okullarda eğitim görüyorlar.
3 yıl önce Kabil’de Hüseyni Aşura merasimine düzenlenen saldırı, Suudi Arabistan başta olmak üzere kendi efendilerinin yeni politikalarını hayata geçirmek isteyen mezhepçilerin Afganistan’da Sünnilik-Şiilik savaşını çıkarmaya çalıştıklarını ortaya koydu.
Afganistan’da yayınlanan “Asır-ı Nev” gazetesi yayın yönetmeni Seyyid İshak Şücai bu bağlamda şu değerlendirmede bulunuyor:
“Kabil’de ve Afganistan’ın diğer noktalarında gerek Taliban grubu olsun, gerek terör örgütü IŞİD tarafından olsun Şiilere yönelik işlenen son cinayetler, mezhepçilik ve tekfircilik saikasıyla ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap dolarlarıyla yapılıyor.”
Afganistan’da yaşanan gelişmeler ve savaş etkenleriyle ilgili daha fazla endişe verici olan durum, terör örgütü IŞİD’in bayrağıyla cinayet işleyen ve farklı görüş ve anlayışa sahip terörist grupların sessiz sedasız türeyip, artmasıdır. Buna ilaveten, Arap çevrelerinin müdahalesi ve ABD’nin kriz yönetimiyle savaş stratejilerinin etkin ve siyasi ebattan mezhepçiliğe evrilmesi, Afganistan’ın güvenliğini derinden tehdit ediyor.
Afganistan-Orta Asya Araştırma Enstitüsü’nde görevli araştırmacı Cavid Hüseyni bu bağlamda şunları ifade ediyor:
“Afganistan’da savaş bileşenleri değişmektedir. Bir zamanlar, savaşın güneyden kuzeye evrilmesi gündemdeyken şimdi ise mezhep bileşeni hedef alınmıştır. Geçen 2 senede, Afganistan Şiileri, IŞİD’in üstlendiği saldırılara maruz kalmıştır. Taliban ve IŞİD’in Şiiler’e yönelik işbirlikçiliği de endişe vericidir.”
Camiler başta olmak üzere kutsal İslami mekanlara yönelik terör saldırılarının tekrarlanması, Afganistan’ın ulusal birlik hükümeti için ciddi bir uyarı niteliğindedir.
Ulusal birlik hükümeti, kendi iç anlaşmazlıklarını bir kenara koyup, halkın kabiliyet ve gücüne yaslanmak suretiyle, her geçen gün yabancıların desteğiyle güç kazanmakta olan teröristler ve mezhepçilik yanlılarıyla mücadele etmesi gerekiyor.
Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin ABD’ye güvenip, yaslanması, bu ülkenin güvenliğinin temini için hiçbir katkı sağlamaz; çünkü Washington yönetimi, Afganistan’da sadece kendi çıkarlarını takip ediyor ve ülkede kriz artıp, derinleştikçe, ABD daha iyi biçimde kendi çıkarlarının takipçisi olabilir.
Özellikle, Eşref Gani yönetimi “ABD ve Afganistan İşbirliği Anlaşması”nı imzalamak suretiyle ABD’nin bu ülkedeki çıkarlarının temini noktasında yeni bir adım atmış oldu.
