Direniş Alimleri Birliği Başkanı Şeyh Mahir Hammud, El-Kevser televizyon kanalına verdiği röportajda; Siyonist Rejim ile mücadele etmenin yolunun İslami ve Kur’ani kavramları sürdürmek olduğunu belirtti.
Şeyh Mahir Hammud bu röportajda, Direniş Alimleri Birliğinin kuruluş tarihçesine ve hedeflerine değinerek şu ifadelerde bulundu: ‘Uluslararası Direniş Alimleri Birliği, 2014 yılında direnişi yaygınlaştırmak amacıyla kuruldu ama benim bu alandaki faaliyet geçmişim, İşgalci israilin Lübnan’ı işgal ettiği zamana yani 1982 yılına hatta bundan daha öncesine dayanmaktadır.
Şeyh Hammud röportajın devamında, işgalci Siyonist Rejim ile askeri ve kültürel olarak mücadele edilmesi gerektiğine ve Uluslararası Direniş Alimleri Birliğinin bu konuda düşündüğü önlemlere değinerek şunları söyledi: ‘Biz Uluslararası Direniş Alimleri Birliğinde, Siyonist Rejimin askeri ve kültürel varlığı ile mücadele etmek için Kur’ani ve İslami kavramlara odaklanıyoruz.’
Şeyh Mahir Hammud, özellikle Siyonist Rejimin Filistin ve Kudüs’e karşı işgallerini Amerika’nın açık bir şekilde desteklediği bir durumda, bu birliği asıl amacı ve Müslüman gençlerin dikkatini bu konuya çekmenin gerekliliği hakkında şu ifadelerde bulundu: ‘Biz, İslam Dünyası alimlerini, özellikle gençler olmak üzere İslam Ümmetini direnişe yönelmeye davet ediyoruz ve Uluslararası Direniş Alimleri Birliği de bu doğrultuda kurulmuştur. Bizim hedefimiz, İslam alimlerini İşgalci israil Rejimi ile mücadeleye teşvik etmektir. Bu çabalarla İslam ümmetini doğru yola yönlendirebilmeyi umut ediyoruz.
Şu an İslam Ümmeti iki felaketle karşı karşıyadır. Bunlardan ilki, zorla bölgeye dayatılan Siyonist Rejim karşısında ümitsizlik ve hayal kırıklığı ve ikincisi de ön yargılı ve cahilce bir mezhepçiliktir. Bu iki felaket bir kanser hücresi gibi İslam ümmetinin bedenini yemekte ve onu yok etmektedir.’
Uluslararası Direniş Alimleri Birliği Başkanı röportajın sonunda şunları söyledi: ‘İslam ümmetinin büyük bir çoğunluğu bu iki felakete yakalanmıştır. Ümitsizlik, her ne kadar dolayı olarak da olsa, Amerika’ya yönelmeye ve Amerika ve Siyonist Rejimin planlarına katılmaya, mezhepçilik ise, IŞİD gibi terörist gruplara yönelmeye neden olmuştur. Her ne kadar alim olduğunu iddia eden ve alim elbisesi giyen herkes alim olmasa da zahirde alim olarak tanınan kişilerin büyük bir kısmı bu iki büyük felakete yakalanmışlardır.’