Amerikan Washington Post gazetesinde Ray Takeyh imzasıyla kaleme alınan “İran dini liderinin stratejik dehası” başlıklı bir yazıda İran’ın yürüttüğü müzakerelerden karlı çıktığını ve bunda da Ayetullah Hamenei’nin zekasının belirleyici olduğu belirtiliyor. Makalenin bir bölümünün çevirisi aşağıdadır.
“Hamaney sıkı dururken, büyük güçler titrek durdu. Kasım 2013’te Ortak Eylem Planı’nın gelişiyle, İran’ın talihi değişmeye başladı. Washington İran’ın ülke içinde uranyum zenginleştirmesine rıza gösterdi ve bu zenginleştirme kapasitesinin son kertede sanayileştirilebileceğini kabul etti. Maraton müzakereler o tarihten beri İran’ın kalan sınırlamaları azaltma girişimine tanık olurken, Amerika Birleşik Devletleri, hırpalanmış kırmızı çizgilerini geri kazanmaya çalışıyor. Hamaney için müzakerecilerinin elde ettiği en önemli taviz, sona erme hükmü fikridir. Bu hükmün geçerliliğinin bitmesinden sonra, İran’ın nükleer tutkuları üzerinde hiçbir hukuki sınırlama olmayacaktır. Eğer İslam Cumhuriyeti yüzbinlerce sofistike santrifüj inşa etmek, sayısız ağır su reaktörü yapmak ve dağlarına uranyum zenginleştirme tesisleri dikmek isterse, Batılı güçlerin başvurabileceği bir merci olmayacaktır. Ve İran bu nükleer eşik statüsüne vardıktan sonra, bomba üretmeye doğru dört nala yol alındığını saptayacak hiçbir kontrol rejimi olmayacaktır. Endüstriyel ölçekte bir nükleer devlet, güvenilir bir şekilde dizginlenemeyecek kadar fazla atom kaynağına, tesise ve bilim insanına sahiptir.
Hamaney kendisini kıskanılacak bir nükleer pozisyona yerleştirecek bir anlaşma için baskı yaparken, taahhütlerinin teknik olarak ihlal edilmesine katı bir şekilde karşı çıkılmayacağından da emin olabilir. Bir anlaşma bitirildikten sonra, İran’a yönelik yaptırımlardan en temel olanları buharlaşacaktır. İran’ın hile yaparken suçüstü yakalanması halinde Avrupalıların, hele hele Çin veya Rusya’nın bu yaptırımların yeniden inşa edilmesini kabul etmesi pek de muhtemel değildir. Ve güç kullanımı söz konusu olduğu ölçüde, Amerika Birleşik Devletleri en az elli yıldır silah kontrol anlaşmaları için müzakereler yürütmüş ve anlaşma yükümlülüklerini artan ölçüde ihlal eden bir devleti asla cezalandırmamıştır. Kuzey Kore’nin atom provokasyonlarına verilen tepkilerin gösterdiği gibi, uluslararası toplum bu tür ihlallerle tipik olarak, sonu gelmez bir arabuluculukla baş ediyor. Bir anlaşma bir kez imzalandıktan sonra, çok sayıda ülke kopuş riski nedeniyle bunun ebedileştirilmesine yöneliyor.
Bugün İran’ın başarıları, … bir din adamının dehasının ürünüdür. Pek çok rejimin çöktüğü bir bölgede, İslam Cumhuriyeti yoluna devam ediyor. Fars Körfezi’nden Akdeniz sahillerine uzanan azametli bir devlet Hamaney’in emrindedir. O, rutin bir şekilde, müzakerelere eli en zayıf şekilde giriş en güçlü pozisyonda çıktı. Gerçekten de Allah büyüktür.”